Çok çok eskiden okuduğum ve yine eskiden rahmetli babamla birlikte bir çok kez filmini izlediğim güzelce kitap. Konusu gereği zaten seviyorum fakat özellikle babamın en son eline aldığı kitap olduğu için ayrıca seviyorum. bunun yeri bir başka.
Konusunu sanırım bilmeyen yok. O yüzden biraz spoiler yayabilirim. Mars’ta tek başına kalan bir astronotun hayata tutunma serüvenini anlatıyor. Mesela patates yetiştirmek filan. Hemen hemen herkesin ilk etapta aklına gelen şey, değil mi
Mesela sen sevgili okuyucu, dünyanın herhangi bir yerinde tek başına kalmış olsaydın ne yapardın? Telaş içine girip aklını mı kaçırırdın yoksa etrafında neler olduğuna, bir de kendinin neler yapabileceğine bakıp tek başına da olsan hayatta kalmak için çabalar mıydın? Bir de bilmediğin bir gezegende tek başına kaldığını düşün? Müthiş bir beyin fırtınası. Konuyu henüz ulaşılmayan bir yerden anlatması da insanın konunun ne denli mühim olduğunu anlatmıyor mu? Kitabın ana temasının bu konuya parmak basmak olduğuna yemin edebilirim
Bilimkurgu kitabı olmasının yanı sıra aslında bir insanın kendisi için yapabileceklerini gösteren güzel bir kitap. Yalnız kalınca, çukura düşünce, karanlıkta boğulsan bile o ışığı bulacak olan sensin diyor yazar. kendini gösterecek ve dünyaya tanıtacak olanın yine kendin ve kendi yaptıkların olduğunu anlatıyor kitap. Hem heyecanlı, hem aksiyonlu, hem de derinlikli. Türü sevenler ve türü merak edenler için müthiş bir seçenek. Ne olur okuyun.️
“O, dünyanın en ünlü adamı. Sorun şu ki henüz dünyaya inmedi.”
Hadi dünyaya inelim