Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Cevdet Kudret

Cevdet KudretHavada Bulut Yok yazarı
Yazar
Derleyen
Çevirmen
8.3/10
136 Kişi
672
Okunma
50
Beğeni
8,3bin
Görüntülenme

undefined Cevdet Kudret Sözleri ve Alıntıları

undefined Cevdet Kudret sözleri ve alıntılarını, undefined Cevdet Kudret kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“Kafalarında bir takım zararlı düşünceler taşıdıklarından…”
-Aman Bey, dedi, kulun olayım, nedir o yazdırdığın?... -Sonra öğrenirsin ne olduğunu… Topunuzu birden sürdüreceğim keratalar!... -Aman Bey, biz ettik sen etme! Bunun bir şeye aklı ermez, ne bilsin ağzından çıkanın “zararlı” olduğunu. O dediğin şeyi ben taşımıyorum Bey. Allah şahidim olsun, kafamda şu kasketten gayrı bir şey taşımıyorum. Biz taşınacak her şeyi sırtımızda taşırız, kafada taşımak da nerden çıktı?...
Sayfa 107 - Evrensel Basım Yayın
Reklam
kim seni hem öldürüp hem de canlı tutar? kim ruhumu esir ederken ölümsüzlük yutan? iyi de kim öc alabilir ateş tutup suya? nitekim şahsi iradenle inanmışsın buna
Kahrolmasınlar
O zamanlar gülüp geçtiği bu sözü şimdi yeniden hatırlıyor ve yıldızlara eskisinden başka gözle bakıyordu. Ah ne olurdu, şu anda onlardan birine, hem de içinde hiç insan bulunmayan bir yıldıza gidip yerleşebileseydi… Kahrolasıcalar, hem o kadar güzel, hem de o kadar uzak, o kadar uzaktılar ki!...
Sayfa 143 - Evrensel Basım Yayın
İnsan kafası ne tuhaf şey. En münasebetsiz biz zamanda en münasebetsiz şeyleri düşünür.
İnsanlar nasıl ayrı ayrı doğup ayrı ayrı ölüyorlarsa, yaşarken de öyle ayrı ayrı yaşıyorlar. Bakma sen bir arada göründüklerine. Yürürken adımlarını birbirlerine uyduranlar bile gene ayrı ayrı yaşıyorlar. Hele bir an geliyor ki, bütün bağlar kopuyor, tek başına kalakalıyorsun ortalıkta. "İşte ben... İşte ben... Neyim ben? -İnsanlar içinde en yalnız insan."
Reklam
Meydan hala kalabalıktı. Biraz sonra beş, on çöpçü geldi, süpürge ve kovalarla taşları yıkadı. Artık ortada hiçbir iz kalmamıştı. Polisler gitti, halk dağıldı ve hayat eskisi gibi sürüp gitmeye başladı. Az önce sanki hiçbir şey olmamıştı.
Sayfa 143 - Evrensel Basım Yayın
Okulda
Her şeyin ayrı bir zamanı, sırası, düzeni vardı. Gülme zamanı ayrıydı, koşma zamanı, hatta ağlama zamanı ayrıydı. Dayak yemedikçe ağlamak yoktu. Ağlayan bulunursa onlara ayrıca dayak atılırdı. Böylelikle, sebeplerle sonuçlar her zaman birlikte yürütülmüş olurdu. Hele yeni gelen öğretmen çok titiz bir adamdı. Her şeyi vaktinde, saatinde, dakikasında istiyordu. Neyse ki çocuklar saati okuyamıyordular.
Sayfa 23 - Evrensel Basım Yayın
Yoksulsun sen yoksul kal
Felaket büyüktü. İleri gelen bütün devlet adamları -nazırlar, müsteşarlar, daire müdürleri- yangından çıkanların oturdukları yerleri bir bir dolaşıyor, hepsiyle ayrı ayrı konuşuyor, dertlere çare bulmaya çalışıyordular. Bir gün, öğle üzeri, Süleyman'ların oturduğu medrese kapısında Ziraat Nazırı'nın arabası durdu. Nazır ve yanındakiler hep birden medrese avlusuna girdiler. Çevresinde halk, perişan ve ürkek bir halka çevirdi. Yemek zamanı olduğu halde henüz hiçbiri bir şey yememişti. Nazır sordu: - İçinizde yiyeceği olmayan var mı? Halktan birkaç kişi ayrıldı, ortaya çıktı. Bu sefer Nazır yalnız onlara sordu: - Sizin yiyecek bir şeyiniz yok mu? Ayakları üzerinde güç duracak kadar uzun boylu, zayıf bir adam cevap verdi: - Yok efendim. - Yiyecekleriniz ne oldu? Hepsi yandı mı? - Biz yoksul adamlarız, bey. Yangından önce bir avuç şeyimiz vardı; şimdi o da yandı, işte böyle açıkta kaldık. Nazır birdenbire kızdı, hepsini payladı: - Siz zaten açmışsınız be! Eskiden de bir şeyiniz yokmuş! Ben sizi aramıyorum, ben yangından sonra aç kalanları soruyorum! Medresede Nazırın beğenebileceği kadar aç bulunmadığı için hiç kimseye yardım edilmedi ve devlet adamı, etrafını çeviren halkaya arkasını döndü, yanındakilerle birlikte çıkıp gitti.
Sayfa 150 - Evrensel Basım Yayın
Benim ruhumu aldılar, ne yaptıklarını bilmiyorum.
1.277 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.