Özel olduğumuzu düşündük: algımızı açarak, empatimizi bileyerek, paylaştığımız acı kazanını dilin pistine döküp o düzensiz ızdıraptan bir saray dansı çıkarmaya çalışarak…
Hiçbirinin bir anlamı yok....
Biz tanrının yansıması değiliz, ne insanın ne de tanrının evladıyız.
Biz sadece biziz, yalnız şımarıklıklarını karalayan, yalnız okuyan ve yalnız ölen....
Hava kısa kolluyla gezilecek kadar sıcak. İnsanın tatlı Nisan güneşinde kedi gibi mayışası geliyor. Adana sokakları MİİİİİSSSSS gibi portakal çiçeği kokuyor. Neredeyse çiçek kokusundan sarhoş geziyorum. İşe gitmek böyle günlerde de pek zor. Pandemi olmasaydı Portakal Çiçeği Festivali ne ihtişamlı olurdu ama. Özledik. İnşallah gelecek yıla artık.
Dan Simmons'un Hyperion serisi neden Türkçe'ye çevrilmemiş 😩
Dolar pahalı olduğu için orijinalini alıp okuyamıyorum da umarım epub olarak falan bulabilirim.
Yapı olarak Canterbury Hikayeleri'nden esinlenmiş kitap, savaşın arifesinde yapılacak son hac için seçilmiş 7 hacının yolculuğunu işliyor. Her hacı sırasıyla kendi hayat hikayesini ve Shrike'dan ne dileyeceğini anlatıyor. Her biri bir film tadında olan bu hikayeler ile sadece karakterleri tanımıyoruz, aynı zamanda genel hikaye için yapboz parçaları da topluyoruz. Hikayeler hem temaları açısından çeşitli, hem de oldukça vurucu. İki yıl sonra bile detaylarını hatırlıyorum çünkü hepsi bambaşka bir tat sunuyor.
Dünyası ise aşırı zengin. Bilim kurgu deyince aklınıza gelebilecek her konuyu bulacaksınız: yapay zeka, uzun yaşam, ışınlanma, dijital dünya, kolonileşme, transhümanizm... Dan Simmons bu dünyayı oluştururken sadece önceli olan bilim kurgu yazarlarından etkilenmemiş. Fransız Cizvit paleontolog Teilhard de Chardin, İngiliz şair John Keats, İskoç çevreci John Muir, Amerikan ekolog Thomas S. Ray ve Çinli kesiş Yunmen Wenyan gibi isimlerin de dünyada bıraktığı izleri göreceksiniz.
Bu muhteşem kitabın tek sorunu, genel hikayenin sonuçlanmasının ikinci kitaba sarkması. Tek başına da okuyabilirsiniz, o zaman da harika bir öykü derlemesi olur.
Okuduğum ilk bilim kurgu kitaplarından biriydi ve açık ara favorim olmuştu. Üzerinden iki yıl ve 50 küsur bilim kurgu kitabı geçti, ve Hyperion hala favorim.
Yıllar önce okuduğum ve bir arkadaşıma verdiğim, ancak geri dönmeyen bir kitap. Çok beğenmiştim ve saklamak isterdim. Ya da en azından elden ele dolaştığını bilsem kederlenmezdim.
Kutuplarda geçen, kimi zaman gotik özellikler barındıran ilginç bir olay örgüsü vardı.
4 kitaplık bir serinin ilk kitabı Hyperion, yazarın anlatım dili,bilinmeyen bir evrene dair terminolojisi, kavramsal yapısı açısından okunması zor ve yorucu bir kitap olması yanında; zengin bilimkurgu içeriği, vurucu hikayeleri ve kurgusu ile etkilendiğim bir kitap oldu.
Uzak bir gelecekte insanların "Büyük Hata" olarak adlandırdığı