1962 yılında İzmirde doğdu. İstanbul Saint Joseph mezunu
Ege Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesini bitirdi. AIESEC bursuyla İtalyada Credito İtaliano Bankasında staj yaptıktan sonra Türkiyeye döndü. 1989 yılında kendi şirketini kurdu. 2001 yılından bu yana yalnızca edebiyatla ilgileniyor. Pembe Otobüs romanıyla 2008 Yunus Nadi Roman Ödülünü kazanan yazarın, yine Can Yayınlarından çıkmış, Geri Gelmemek Üzere (2003), Bitik (2005), Forbes Cinayetleri (2009) kitapları var. İzmirde yaşıyor.
Forbes cinayetleri zanlısı doktor Ferit Özerdem son bir yıldır hiç düş kuramamış diye yaz kızım. Çünkü düşler umutlarla hayat bulur ve çünkü umut geleceğe ait bir duygudur, işte bu yüzden teslim olmuş diye yaz. Yolun sonuna geldiği ve kurduğu hiçbir düşün inandırıcılığı kalmadığı için teslim olduğunu yaz. Doktor Ferit gidip teslim olmuş, ama bu bir vicdan azabı değilmiş diye yaz kızım. Bütün günahlarının cezasını çektiğine inandığı için kalkıp gönül rahatlığıyla teslim olmuş, hiçbir cezanın kendisine kestiği cezadan daha acıtıcı olmadığını öğrendiği için teslim olmuş, belki inanmayacakmışız ama, yürümekten yorulduğu için teslim olmuş diye yaz. Özgürlüğe artık hiç ihtiyacı kalmadığı için, her şeyi düşlediği, hayalini kuracak yeni bir şey bulamadığı, babasının hatırasına ihanet etmek istemediği, yağmurun yağmasının onu artık mutlu etmediği için teslim olmuş yaz.
Yaz kızım; altı kişinin öldürüldüğü Forbes cinayetleri zanlısı olarak yargılanan doktor Ferit Özerdem artık ölmeye başladığı için teslim olmuştur…
Diyeceğim başka bir şey yoktur Hâkim.
Mehmet Anıl, aileyi, daha da özel olarak baba-evlat ilişkisini o kadar güçlü cümlelerle anlatıyor ki; böyle bir mecrada bunun yazılmadan, belki de kaybolup gitmesine gönlüm razı olmadı. Kitabın çeşitli sayfalarından bir aile derlemesi:
"Hastalığım boyunca babam yanımdan hiç ayrılmadı Hâkim. Emin değilim ama Sadık'ı da birkaç defa
Yeni bir kitap, kendi kendime "neden okudum?" sorusunu sormadan az biraz anlatmaya çalışayım efendim.
Evet artık çoğu okuduğum kitaplar için "niye okudum ki?" dememeye gayret ediyorum. Şu an için anlamasam bile bir sonraki zamanda okuduğum bir kaç cümle için olsa da muhakkak vardır bir hikmeti :).
Yazarın başka kitaplarını
Sene bundan 20 yıl sonrası. Yıllar önce yaşanan(!) büyük Suriye göç dalgasından ilhamla Kıdemli bir Sultanahmet dilencisi hayırsever vatandaşlara nitelikli hizmet sunabilmek için bir şirket kurar. İyiliksever vatandaş kuruma gelir önünde dilenme nedeni yazan paravanlardan istediğine girer parasını öder -tarife var tabii- ve hayır duasını alıp tertemiz çıkar.
Hikaye, Muzafferin progeriadan -çocuklarda görülen erken yaşlanma- muzdarip kardeşiyle birlikte bu şirkette işe girmesiyle başlar...
Bazı kitaplar vardır mutlaka okunmalı diyemezsiniz, tavsiye edemezsiniz (çünkü herkese hitap etmeyeceği aşikardır) ama tüm absürtlüklerine rağmen içten içe beğenirsiniz ya bu kitap benim için öyle. Her şeyde mantık aramak yerine akışına bırakırım keyfime bakarım diyenlerdenseniz merakla okuyacağınızı düşünüyorum.
Bence bu kitap hakkında söylenecek çok şey var. Öncelikle konusu gerçekten iğrenç. Bir adam eşinin sadakatini ölçmek için ona kendi iş yerinden bir adamı tutuyor. Bunu da sırf izlediği bir filme , yeni bir heyecan arayışına bağlıyor. Kitabın başından sonuna kadar bir sohbet havası var. Kitabı aslında hikaye anlatır gibi hikayenin sonunda tanıştığı ve "bitik" adını verdiği köpeğe anlatıyor. Tüm bu beğenmediğim şeylere nazaran kullanılan dil gerçekten çok güzel. Seçilen cümleler oldukça akıcı. İçinde bulunulan durum çok güzel anlatılıyor. Ama gel gelelim böyle bir durumda olmak ister miyiz ? Ayrıca kitabın sonunu okuyup anlayan varsa lütfen bana da anlatsın zira onca okuduğum şeyin bir anlamı şuan için yok