Türkiye ve Türk dünyasının baş sorunu eğitim ve eğitim dili sorunudur. Bu konuya eğilmeye, kesin önlemler almaya yanaşmayan bir iktidar millî olamaz; lafları ve giysileri ne olursa olsun.
Bir milletin adını tarihten silmek, onu yok etmek, yabancılaştırmak istiyorsanız gayet kolay bir yöntemi vardır. O milletin dilini unutturursanız ne tarihi, ne hissiyatı, ne şahsiyeti hiçbirisi kalmaz.
Konuşmalarımdan sonra genellikle soranlar olur: "Amerika'dan Türkiye nasıl görünüyor?" diye. Ben de derim ki: "Bunun cevabı çok kısadır, tek kelime: Görünmüyor!"
Bakın bir daha söylüyorum, milletimizin yakın gelecekteki akıbeti, tarihte kalıp kalmayacağı, buradaki milyonlarca insanın katliama uğrayıp uğramayacağı, Filistin'deki gibi evinden barkından olup olmayacağı bu mesele ile ilgilidir.
Onun için bunu anlatıyorum. Bir daha söylüyorum. Yabancı dil, yabancı dil dersinde, yabancı dil kursunda öğretilir.
Aklı başında hiçbir ülkede yabancı dil, kendi dilini bırakıp ta bütün dersleri başka bir dilden anlatmak suretiyle öğretilmez, bunu bilesiniz! Böyle okulları kuranlar, buna âlet olanlar, buna çocuğunu gönderenler, bunların hepsi,
(bilmiyorduk diyorsanız şimdi biliyorsunuz.) bu millete ve kendine ihanet etmektedirler. Bu, milletin istikbaliyle oynamak demektir. Ayağınızı denk alın!
Bilim evrenseldir diyorlar; bilimin yöntemi evrenseldir. Ama bilimde ne yapılacağına karar verdiren ulusal kültürdür, gönüldür. Gönül terbiyesi, eğitimi almamış bir bilim adamından fayda değil zarar gelir.
Nerede görülmüştür ki, kendi yurdunda, o ülkenin vatandaşı, en düşük muameleyi görsün, mağdur edilsin. Nerede görülmüştür ki niteliklerine, hatta ikametgâhına göre değil, sadece o ülkenin vatandaşı olmadığı için bir kişiye iyi muamele edilsin.
"Duruma itiraz edenler meslek sahibi iseler, afaroz edilip bir kenara atıldılar. Yazanların, konuşanların bazıları, "irticacı", "tedhişçi", "yeni dünya düzeni karşıtı" gibi yaftalarla hapishanelere atıldılar."