Serol Teber 1938 yılında İstanbul'da doğdu, 2004'te yine İstanbul'da öldü. Haydarpaşa Lisesi'ni bitirdi. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde okuduktan sonra Nöro-Psikiyatri Kliniği'nde uzmanlık eğitimi aldı. Almanya'daki çeşitli kliniklerde psikiyatr olarak görev yaptı. Son olarak Düsseldorf Üniversitesi'ne bağlı bir öğretim kliniği olan Landensklinik Viersen'de çalıştı.
Çeşitli dergilerde yazıları yayımlanan Serol Teber, bir dönem Açık Radyo'da "Didik Didik Freud" adlı bir program hazırladı.
Farklı türlerde okuma hedefimi bu sene az çok gerçeklestirdiğim için memnunum. Çok sevdiğim edebi metinler de olmuş ama bu sene en çok kurgu dışı metinlerden etkilenmişim. Bir senelik macerama baktığımda bazı kitapların diğerlerine göre öne çıktığını gördüm. Kimilerini edebi hazzından, kimilerini bilgilerinden ve bilgileri sunuş tarzından,
Bilimsel Bir Peri Masalı şu ana kadar okuduğum en kapsamlı Freud biyografisiydi. Serol Teber, bu biyografiyi hazırlarken kapsamlı bir çalışma yapmış ve adeta Freud'u kendi deyimiyle didik didik incelemiştir.
Yaşadığı dönemde akıl hastaları çukurlara gömülürken, daha medeni ülkelerde ise zindanlarda ölüme
Büyük insanların biyografi okumaları genelde sıkıcı olmuştur. Ama Teber büyük üstadın yaşamını Sherlock Holmes gibi incelikle incelediği için okuma sıkıcı hale gelmiyor. Yazıları çoğu kimse tarafından anlaşılmaz bulunan Freud'un bu biyografisinde sayfaları ardarda çevirirken buluyorsunuz kendinizi. Eser Freud'un Aile Romanı ve ve Tarihsel Romanı olarak 2 bölümden oluşuyor.
Oidipus kompleksi gibi karmaşık bir durumu uzunca sayfalarla ve buna rağmen en sade biçimiyle anlatabilmek gerçekten çok zordur. Ama Teber bunu ustalıkla başarmış. Oidipus kompleksiyle bağlantılı olarak
Totem ve Tabu adlı eseri de oldukça büyük bir ustalıkla özetlemiş.
Freud'a ''Gecikmiş Bir Saygı Sunusu'' şeklinde başlayan ve muhteşem bir sözle: Freud'u ''Oidipus ve Musa arasına sıkışmış'' şeklinde yorumlayan Teber'in bu eserini herkese ve özellikle ilk kez Freud okuması yapacak kişiler için güzel bir başlangıç kitabı olarak öneriyorum.
Kendi kimliğini kanıtlamak ve kazanmak için, kırk yıl babasıyla arasındaki Oidipus çatışması ile boğuşan ve onu aşmaya çalışan -Freud gibi- birinin, sonradan tam bağımsızlaşmak ve özgürleşmek için Yahudi kimliğini -de-aşma ve "en büyük baba Musa" ile hesaplaşma gereksinimi kaçınılmaz olmuştur. (Sayfa:206)
uzun zamandır kütüphanemde okunmayı bekleyen kitaplardan birisiydi, okumayı erteliyordum sürekli ama oğuz atayın korkuyu beklerken ve tehlikeli oyunlar kitaplarını yeni bitirmiş olmanın gazıyla giriştim bu kitaba da.
kitap schopenhaur dan bir alıntı ile başlıyor ve akabinde de, bu kitabı daha iyi anlamak için okunması salık verilen eserler bölümü konmuş baş tarafa. bu eserlerden belli başlıları: tanpınarın 19. asır türk edebiyatı tarihi, huzur ve saatleri ayarlama enstitüsü; oğuz ataydan tutunamayanlar, korkuyu beklerken ve tehlikeli oyunlar; orhan pamuktan cevdet bey ve oğulları, kara kitap ve benim adım kırmızı vs. bu yazar ve kitaplar heyecanlandırmaz mı insanı?
peki... kendisi de aslen psikanalizle hem hal olmuş serol teber ne anlatmaya çalışmış bu kitapta; şöyle ki dostlar!
şark ve garp arasında sıkışmış, modernleşmeye çalışırken sürekli tökezlemiş, bir türlü tutunamamış ve aslında tutunamadığını da anlayamamış, orta asyadan adriyatike kısrak başı gibi uzandığı ile övünürken, bu övüncünün de aslında tanzimat ve cumhuriyet aydın, siyasetçi ve bürokratları ile kurgulanmış bir tarihe yaslandığını da sorgulamaktan aciz, reayadan, yurttaşa evrilirken de birey olmayı ıskalamış ülkemizi ve bizleri anlatıyor. (uzun cümle oldu kusura bakmayınız. :)
hulasa; bana bu kadar uzun cümle kurdurduğuna göre kitabı çok beğendiğimi söylemem izahtan varestedir efendim.