Yazılım mühendisi Tom, evinin kapılarını sürekli arkadaşlarına ve yabancılara açan eski bir kız arkadaşından bahsediyor. Her açıdan maceracı biriymiş: yeni yemeklere, yeni cinsel deneyimlere, yeni insanlara bayılırmış. İlişkileri yürümemiş.Tom en nihayetinde dış dünyaya daha az, ilişkilerineyse daha fazla odaklanacak bir partner arzulamaya başlamış ve şimdi de tam da böyle bir kadınla mutlu bir evliliği varmış,ama eski kız arkadaşıyla geçirdiği zamandan da memnun.
Ödüle duyarlı bir kişi ödül-terfiden piyangoda büyük ikramiyeye ve arkadaşlarla dışarıda geçirilen keyifli bir geceye kadar-peşinde koşmada bir hayli motivedir. Ödüle duyarlılık bizi seks ve para, sosyal statü ve nüfuz gibi hedeflerin peşinden gitmemiz yönünde motive eder. Hayatın en seçkin meyvelerini toplamak için merdivenleri tırmanıp en uzaktaki dallara uzanmamızı teşvik eder.
Ama bazen ödüllere çok fazla duyarlıyızdır. Bu durum insanların başını her türlü belaya sokar. Borsadan büyük paralar kazanmak gibi cazip bir ödül beklentisi karşısında öyle heyecanlanırız ki boyumuzu aşan riskler alır ve gün gibi ortada olan ikaz işaretlerini görmezden geliriz.
Özlem kılık değiştirmiş bir ivmedir: Aktiftir, pasif değil; yaratıcı, hassas ve ilahi olana dokunur.
Bir şeyi ya da birini özlüyoruz. Ona uzanıyoruz, ona doğru ilerliyoruz. Hasret kelimesi, 'uzun büyümek' anlamına gelen Eski İngilizce langian'dan ve ulaşmak, uzanmak anlamına gelen Almanca langen'den türemiştir.
Özlem kelimesi, dilbilimsel olarak açlık ve susuzlukla, ama aynı zamanda arzuyla da ilişkilendirilir. İbranice'de tutku kelimesiyle aynı kökten gelir. Başka bir deyişle, acı çektiğiniz yer, derinden önemsediğiniz yerdir - harekete geçecek kadar özen gösterin.
...
✍️
Susan Cain
📘
"Hüzün ve Özlem Bizi Bütün Hale Getirir"
Sanılanın aksine içedönük insanların sosyal becerileri gelişmemiş değildir. Onlar da sosyalleşmekten zevk alabilir fakat sonrasında pijamalarını giyip evlerinde huzuru yakalamak isterler. Zamanlarını harcamakta çok titiz davranırlar ve sosyal enerjilerini genellikle yakın arkadaşlarına, meslektaşlarına ve ailelerine adarlar. Konuşmaktan çok dinlerler, konuşmadan önce düşünürler ve çoğu zaman kendilerini yazarak ifade etmekten hoşlanırlar. Yüzeysel sohbetler yerine derin sohbetleri her zaman tercih ederler.
Bir yıl önce tesadüfen TED konuşmasına rastladığım Susan Cain'in beni oldukça etkilemesi üzerine kitabını okuma kararı almıştım. Toplumun kusursuz insan tarifini, sosyal olma(dışadönük) tabusunu yıkmak için yaptığı birtakım araştırmalar ile okura toplumun aslında büyük bir kısmının içedönük olduğunu ve içedönük olmanın zannedildiği kadar korkunç bir şey olmadığını anlatmaya çalışıyor. Hoşuma giden bir başka detay şu ki:
"Yayıncımı, kitabımın reklamını yapabilecek kadar sahte dışadönük olduğuma ikna edemeseydim bu kitabı okumuyor olurdunuz."
Susan Cain'in aynı konu ile ilgili okuduğum üçüncü kitabı. Kendisi de bir içe dönük olduğu için eserleri oldukça anlamlı ve kıymetli. Dışa dönük dünyaya, içe dönüklerin özelliklerini anlatan ödüllü konuşmacı.
İstatistiklere göre Dünya nüfusunun üçte birinden fazlası içe dönük ve Dünya için dışa dönükler de içe dönükler de aynı ölçüde gerekli. Birbirini tamamlayan özellikleri nedeniyle ekip çalışmalarında başarının, grup ve ilişkilerde dengenin kaynağı.
Kitabın bir çok bölümünde gençlere söz verilmiş ve her biri bize kendi içe dönük kişiliğinin hikayesini anlatıyor.
Okunmalı elbette. Kendimizi tanımak, çocuklarımızı, öğrencilerimizi, eş dost arkadaşlarımızı, içe dönük insanları tanımak ve anlamak için okunmalı.
Kitap, ismi sebebiyle kişisel gelişim kitabı gibi görünebilir. Ancak aile, okul, iş ve sosyal çevrelerinde hep sessiz sakin olarak nitelendirilen içedönük insanları ele alıyor. Önceki yüzyıllarda bu tip insanlar saygın görülürken, günümüzün tantanalı dünyasında "sessiz sakin" nitelemesi olumsuz anlamda kullanılıyor. Bu da içedönük insanların kendilerinde bir sorun olduğunu düşünmelerine sebep oluyor. Kendisini de bir içedönük olarak adlandıran Susan Cain, yanlış olanın içedönük karakter değil; en fazla bağıranın ve kendini gösterenin makbul olduğu yaşadığımız çağ olduğunu anlatıyor.