Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ahmet İlhan

Ahmet İlhan Gönderileri

Ahmet İlhan kitaplarını, Ahmet İlhan sözleri ve alıntılarını, Ahmet İlhan yazarlarını, Ahmet İlhan yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
367 syf.
4/10 puan verdi
·
19 saatte okudu
Kitabı çok beğendiğimi söyleyemem. Kürt ve Ermeni asıllı vatandaşların yaşadığı iki köyün değişik zamanlarda basılıp köylülerin çoluk, çocuk köpeklerine varana kadar katledilmeleri ve iki köyden kurtulan biri 6-7 diğeri 8-9 yaşlarındaki iki çocuğun travmaları, sonraki hayatları, yollarının kesiştiği kişilerle yaşadıkları ve onlara yaşattıkları. Kitabı tamamen rastlantısal bir şekilde edindim. Kapak fotoğrafını yapan ressam arkadaşımın atölyesindeyken yazar geldi, arkadaşım biraz da ona destek olmak için bana kitabı gösterdi ve aldım. Kitap 2019’dan bu yana kitaplığımda duruyormuş, varlığını unutmuştum. Bir başka kitabı ararken gördüm ve alıp okudum. Bana biraz zorlama gibi geldi.
Renkli Gölgeler
Renkli GölgelerAhmet İlhan · Kalkedon · 20161 okunma
Reklam
“Ben sana mecburum bilemezsin.” durumu.
Kant’a göre estetik deneyim duyum ile anlama yetisinin arasındaki uyumdan doğar. Estetiğe konh olan nesne başlangıçta bir beğeni-hoşlanma nesnesi olarak belirir vd bir kavramın baskısı altında şekillenmez. Beğeni ve hoşlanma herkesin aklına öznel ve tekil bir deneyim çağrışımı getirse de bu deneyim bir keyfiliğin sonucu ortaga çıkmaz. Tam tersine, bilme yetisinin a priori yapısına bağlı olarak ve bir zorunlulukla ortaya çıkar. Yani, “güzel” nesnesi, bir öznenin yargısı olduğunda bu, diğer öznelerin de yargısı olma gereğine varır. Beğeni, zorunlu olarak duyum ve akıl yetisinin arasındaki uyumda mevcuttur ve bu yönüyle a prioridir. Bu özne ile nesnesinin zorunlu ilişkisidir. Bir nevi “Ben sana mecburum bilemezsin.” durumudur.
Sayfa 94 - Kankama ithafen.Kitabı okudu
Bir gün herkes Spinoza gibi olacak :)
Duygular: Ahlâk Ağacının Tatsız Meyveleri Kant, öncelikle Ahlâki Antropoloji ve Ahlâk Metafiziğine bakarak, ahlâki duyguların önemi ve duygularımızın ahlâki değerlendirmesi üzerine düşünür. Kant için duygular, algı ve mevcut deneyim dâhil olmak üzere bilişsel yetinin neden olduğu fizyolojik olaylardır. Bütün eylemler ister düşünsel ister duygusal kaynaklı olsun ahlâki olarak değerlendirilmelidir. Zirâ o, duyguların hem erdem geliştirmede oynadığı rolün hem de kötülüğe yol açarken oynayabilecekleri rolün olduğuna inanır. Aslında bu noktada Spinoza’ya yaklaştığını, yani, ne duygularımızı körü körüne takip etmemiz gerektiğini ne de duyguların üstesinden gelinmesi gereken irrasyonel güçler olduğunu söyleyebiliriz. O da Spinoza gibi duygularımızı doğru anlamamız ve ne işe yaradıklarını görmemiz gerektiğine inanır.
Sayfa 92 - Kankama ithafen.Kitabı okudu
... Çünkü sevgi objesi, bize yaklaştığı oranda sevinç duyar; bizden uzaklaştığı oranda da kederleniriz. Ancak bütün bunlar, sevgi objesinin niyetinden ayrı gelişir. Yani ben’in öznelliğiyle, kendi niyetiyle ilgilidir. Ve tabii ki duyguların basit karşılaşmalar düzleminde sürmediği, imajlar ve hafıza yoluyla karmaşıklaştığı bir durumdan söz ettiğimizi anlamış oluyoruz. Sevgi veya nefret imajının başka imajlarla, duygu hâlleriyle ilişkisinden bahsediyoruz. Gündelik yaşamımızda da bu iki duygunun salınımında bocalayıp, kolay kolay işin içinden çıkamadığımızı biliriz. Tıpkı Füruğ Ferruhzad’ın “Tutsak” şiirindeki şu dizelerde ifâde edildiği gibi: seni istiyorum ve biliyorum asla koynuma almayacağım sen o aydın ve pırıl, pırıl gökyüzüsün ben bu kafeste bir tutsağım kara ve soğuk parmaklıklar ardından gözlerim hasretle bakıyor yüzüne doğru bir elin uzanışını düşlüyorum, ansızın, ben de uçayım sana doğru (...)
… Bunun yanı sıra akıl yürütme yöntemlerinin yanlışlığına dikkat çeker ve insanların bugüne kadar gerçekte olanı, görünür hakikati değil de farazi, kurgusal ve hayal edilen şeyleri gerçekmiş gibi anlattıklarını söyler.
Sayfa 42 - Var olsun.Kitabı okudu
Reklam
Spinoza’nın “Hiç kimse bir bedenin ne yapabileceğini bilemez…” deyişi, kişinin de referansı gibidir. Bu anlamda Spinoza’nın Anlama Yetisinin Islahı Üzerine Bir İnceleme eserinde işâret ettiği gibi, “kendilik bilincinin” önemi ortaya çıkar. Düşünür, duygu felsefesiyle insan doğasını, bilincini ve bilinçaltını, dürtü ve arzusunu, düşünce ve tutkular aradındaki ilişkinin önemini ortaya çıkarır. Duygularımızı tanımakla doğamızı tanımış olacağımızı, bu yolla da daha fazla mutlu olup daha az mutsuz olacağımızın olanağını göstermeye çalışır. Nörolojideki gelişmeler ve psikanalizin geldiği aşama da düşünürün duygu felsefesindeki saptamalarının ne denli isabetli olduğunu gösterir. Bu nedenledir ki son yirmi-otuz yılda bütün dünyada gittikçe artan bir Spinoza ilgisi görülmektedir. İnsan duygularının, zihninin, bilincinin fizikî süreçlerle uyuşumu, beynin çalışma mekaniğinin ve bunun bilinç ve duygularla ilişkidinin günümüz biliminin verileriyle desteklenmesi de Spinoza düşüncesinin öneminin gittikçe artmasına sebep olmuştur.
Sevinç ve Keder
Diğer bütün duygular bu iki kök duygudan türeyecektir. Spinoza duyguları insan varoluşunun merkezine yerleştirerek, diğer filozofların duyguları yok sayan, geri plana iten, aklın karşısına konumlandıran yaklaşımlarının tam zıddını gerçekleştirmeye çalışır. Böylece insanın tek ve bilinir varlığı olan bedeninin doğru bilgisine ulaşmasını, ona uygun fikirler edinmesini ve bu yolla da mutlu olmanın erdem dediğimiz şeylerin bedenimizin duygulanımlarından ayrı, daha başka şeyler olmadığını kanıtlar.
Burası allahına kurban olduğum yer.
Duyguların merkeze yerleştirilmesi sâdece bireyin conatus’u için değil, bu, toplumun, devletin, dünyanın ve tüm evrenin conatus’unun doğru anlaşılması; verili ahlâkın, inançların, politik tercihlerin, siyasî yönelimlerin vs. yeniden ve doğru biçimde anlamlandırılması ve üretilmesi için gerekti. İyi ve kötünün, doğru ve yanlışın, erdem ve erdemsizliğin, sevinç ve kederin yeniden tanımlanması gerekti. İnsano en baştan beri evrensel doğanın işleyişinden ayrı tutan, onı fetişleştiren, “imparatorluk içinde özerk imparatorluk” sayan; ahlâkın, dinî inançların ve toplumsal değer yargılarının baskısı altında duygularıma ve kendine, kendi bilincine yabancılaştıran kadim öğretilere savaş açmak gerekti. Örneğin iyi ve kötünün ahlâki ve kesin bir tanımının olmadığını, bunların belli bir mutluluk ve keder biçimi olduğunu; kişinin conatus’unu artıran şeyin “iyi”, eksilten şeyin de “kötü” olduğunu söyledi. Sâdece bu yaklaşım dahi, insanı geçmişinin yükünden, suçluluk duygusundan sağaltan bir işlev olaral çok önemli bir değişimin işâreti olmuştur. Bu yönüyle bakıldığında duyguların etik nosyonlara değil, etik nosyonların duygulara dayalı olması gerektiği ortaya çıktı. Bu anlamda düşünür, beden ve ruh düalizmini de sona erdirerek bedenin tek belirleyen olduğunu öne sürdü ve yüzyılların düalist yaklaşımını sona erdirdi.
29 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.