Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Alison Wolf

Alison WolfÇağdaş Sosyoloji Kuramları yazarı
Yazar
9.6/10
5 Kişi
48
Okunma
3
Beğeni
980
Görüntülenme

Alison Wolf Gönderileri

Alison Wolf kitaplarını, Alison Wolf sözleri ve alıntılarını, Alison Wolf yazarlarını, Alison Wolf yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
645 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
33 günde okudu
Kitabı okumam uzun bir zaman aldı. Ders kitabı mahiyetinde olmasından dolayıdır diye düşünüyorum. Kuram okumak çok zevkli bir şey değil maalesef. Fakat "Çağdaş Sosyoloji Kuramları" bu süreci biraz daha mümkün kılıyor. Kitabın bölümlendirilmesi ve kronolojik planlaması çok iyi yapılmış. Yıllar önce yazılmasına rağmen güncelliğini koruyor. Sosyolojiye yeni başlayanlardan ziyade, sosyoloji altyapı olan için daha ideal olduğunu düşünüyorum. Hem önemli sosyologlar üzerinden okunabilir, hem de sosyolojinin üzerinde çalışmalar yaptığı aile, güç, özgürlük, çalışma hayatı, kadın hakları gibi konular üzerinden de okunabilir.
Çağdaş Sosyoloji Kuramları
Çağdaş Sosyoloji KuramlarıAlison Wolf · Doğu Batı Yayınları · 201248 okunma
645 syf.
9/10 puan verdi
·
7 günde okudu
Çağdaş Sosyoloji Kuramları - Wallace ve Wolf
Yazardan; ''....Bu kitapta çağdaş sosyolojinin en önemli bakış açılarını gözden geçirdik. Bütün bu bakış açılarının kökleri, ondokuzuncu yüzyıl ve yirminci yüzyılın başlarındaki büyük bilim adamlarının çalışmalarına uzanır: Durkheim ve Weber gibi sosyologlar, Marx gibi iktisatçı ve siyasi görüş sahipleri, felsefeciler, toplumsal reformcular ve evrimsel kuramcılar. Ancak, bu bakış açılarının bu kitaba alınmasının nedeni onların tarihsel değeri değil, toplumları ve onların içinde nasıl yaşadığımızı anlamamıza yardım eden ve gelişmeye devam eden yaşayan entelektüel gelenekler olmasıdır. Bizim görüşümüz, bu kitabın adından anlaşılacağı gibi, iyimserdir. Bugün sosyolojik kuram, şimdiye kadar olmadığından daha dinamik bir düşünceler bütünüdür. Diğer disiplinlerden alıntılar yapmaya devam etmektedir, çünkü etkindir ve gelişmektedir; aynı zamanda, insan deneyimi ile ilgili farklı ve benzersiz bir bakış açısı getirir...''. Şahsen beğendim, çevirisi de güzel. Puanım; 9/10. Politika-bilimcilerin bu eseri okuması gerektiğini düşünüyorum.
Çağdaş Sosyoloji Kuramları
Çağdaş Sosyoloji KuramlarıAlison Wolf · Doğu Batı Yayınları · 201248 okunma
Reklam
Akılsal seçim kuramcıları, ekonomi biliminin dört temel önermesini kullanırlar: 1 . Kişiler kararlarını zevkleri ve tercihleri esasında veren rasyonel kazanç artırıcılarıdırlar. 2. Bir kişi bir şeye ne kadar çok sahip ise, aynı şeyin daha fazlası ile o kadar ilgilenmeyecektir. 3. Serbest piyasada mal ve hizmet fiyatları, doğrudan doğruya muhtemel alıcı ve satıcıların zevkleri tarafından belirlenir. Bir mal için talep ne kadar fazla ise, o derecede "değerli" olacak ve fiyat o denli yüksek olacaktır. Mal ve hizmet ne kadar fazla ise, değeri o kadar az ve fiyatı o kadar düşük olacaktır. 4. Bir tekel tarafından sağlanan mal, birbirleri ile rekabet halinde olan birkaç firma tarafından sağlanan mala oranla daha pahalı olacaktır.
Pazar (piyasa), eşitler arasında bir buluşma yeri değil, kimilerinin başkalarına göre daha iyi konuşlandırılmış olduğu bir kurumsallaşmış güç şeklidir (Habermas, Legitimation Crisis, s. 11).
Wallerstein'a göre, dünya sisteminin farklı kısımları, farklı işlevlere ya da uzmanlaşmış işlevlere sahiptir. Böylece çevre, merkezin giri­şimcilerine hammadde sağlar. Bu fark, emeğin farklı alanlarda kontrol ediliş şeklinde kendini gösterir....Wallerstein, aynı zamanda merkez bölgelerin güçlü devletler ve çevre bölgelerinin zayıf devletler geliştirdiğini ileri sürer. kapitalizmin ilk aşamalarında, devletler, büyümekte olan bürokrasileri ve güç tekeli ile önemli toplumsal denge sağlamıştır. Ancak kapitalist dünya sistemi ekonomik bütünleşmedir ve merkez ekonomik düzeneklerle (mekanizmalarla) çevreyi denetim altında tutar.
Collins'in temel kabulleri, insanların bütün toplumlarda ardınca koşacakları servet, güç ve saygınlık gibi bazı "mallar" (goods) olduğu" ve hiç kimsenin emir almayı sevmediği ve bundan kaçınmak için elinden gelen her şeyi yapacağıdır." Yani Collins, insanların, nerede yaşarlarsa yaşasınlar, onlara göre hareket edecekleri bazı 'temel çıkarlara sahip olduklarını kabul eder.
Reklam
Dahrendorf, yetki (authority)'den, (yine Weber'i izleyerek) toplumsal normlar tarafından belirlenmiş ve sınırlanmış ve bu sınırlar içerisinde (ve bu sınırları aşmayacak şekilde) yaptırımlarla desteklenmiş olan meşru toplumsal rol veya mevkiye bağlı gücü anlamaktadır. Örneğin bir üniversitenin sizden, bütün paranızı almama; ama dersler, beslenme ve barınma için ücret alma yetkisi vardır. Bir yankesicinin ise, bunu yapmaya gücü vardır; ama hiç yetkisi yoktur.
Diğer çatışma kuramcıları gibi, Dahrendorf, toplum normlarının toplumsal uyuşmayı tanımlamadığını veya toplumsal uyuşmadan doğmadığını söyler: Ona göre, çatışma kuramı ve işlevselcilikten farklı olarak, normlar "güç tarafından konulmuştur ve korunmaktadır.
Marx'ın büyük kitabı Capital (Sermaye) tamamen ekonomi üzerinde odaklanmıştır. Fakat, Bourdieu üç temel sermaye tipi olduğunu savunur: ekonomik, toplumsal ve kültürel.
Frankfurt Okulu, adını, Almanya'da Frankfurt Üniversitesi'ndeki Toplumsal Araştırma Enstitüsü ile ilişkilerinden dolayı almıştır. Bu enstitü, üyelerinden biri olan Felix Weil ve zengin babası tarafından 1 923 'te kurulmuştur. En önemli üyeleri Max Horkheimer (1895- 1 973), Theodor Adorno (1903- 1 969), Herbert Marcuse (1898- 1 979) ve Erich Fromm ( 1 900- l 980)'dur. Horkheimer, Adorno ve arkadaşları, düşünce ve kişiliğin ekonomik sistemden kaynaklandığını her zaman teyid etmiş olmakla beraber, daha ortodoks olan Marxçılar' dan farklı olarak, kültür ve ideolojinin toplumda bağımsız bir rol oynadığını ve katıksız ekonomik determinizmin meseleyi basite indirgemek demek olacağını da söylemişlerdir. Frankfurt çözümlemecileri, kişiliği ve davranışı, "sosyoe-konomik altyapı" ile temel psişik güdüler arasındaki etkileşim esasında incelemek ile ilgilenmişlerdir. Çözümlemeleri çok normatif olup, ekonomik sistemin kişiliği nasıl bozduğu ve sakatladığı üzerinde odaklanmıştır.
Reklam
Görmüş olduğumuz gibi işlevselcilik, toplumları ve toplumsal kurumları bir arada işleyerek denge yaratan, birbirlerine dayanan kısımlardan oluşan sistemler olarak kabul eder. Çatışmanın mevcut olduğunu reddetmemektedirler: ancak toplumun bunu denetleme yollarını geliştirdiğine ve kendilerinin bunları araştırdıklarına inanmaktadırlar. Çatışma kuramcılarının toplumu kavrayışları ise bundan farklıdır. İşlevselcilerin toplumda karşılıklı bağımlılık ve birlik gördükleri yerde bunlar, toplulukların güç elde etmek için birbirleri ile mücadele ettikleri ve çatışmanın denetim altına alınmasını bir topluluğun geçici bir süre için rakiplerini bastırdığı bir arena görürler.
Ancak Merton, örnek çerçevesi ile, işlevselci kuramın bazı başlıca yönlerine açıklık getirmektedir. Bunların en önemlileri, bozuk işlevi (dysfunction) vurgulaması, görünen (manifest) ve saklı (latent) işlevler arasında ayırım yapması, işlevsel seçenekler görüşü ve işlevlerin hangi mekanizmalar yolu ile gerçekleştirildiğinin ortaya çıkarılması veya anlaşılmasının önemi üzerinde durmasıdır. Görünür işlevler, insanların gözlemledikleri ya da bekledikleri sonuç)ardır: gizli işlevler ise ne anlaşılmış olan, ne de beklenilen sonuçlardır. Parsons, toplumsal davranışın görünen işlevlerine ağırlık verme eğilimindedir; Merton, eşyanın gizli işlevleri ve bunların ortaya çıkarılması ile toplumun işlevselci çözümlemesinin daha iyi anlaşılabilir olacağı üzerinde durmuştur.
Parsons, bütün eylem sistemlerinin dört büyük sorunla karşılaştığına (veya dört büyük "ihtiyaç"ı bulunduğuna) işaret etmektedir; bunlar uyum, amaca ulaşma, bütünleşme ve örüntünün muhafazası ya da sonradan ifade ettiği gibi gizli kalıbı/örüntüyü koruma-gerilim yönetimidir. Dört sistem gereksinimi ile ilgili olarak, akılda tutulması
Parsonscı kuram tartışmasının çekirdeğinde sistem kavramı vardır. Toplumların nasıl yapılandığını ve uyumlu bir halde bulunduğunu açıklayan genel eylem kuramı, dört sistem içermektedir: Kültürel sistem, toplumsal sistem, kişilik sistemi ve bir sistem olarak davranışsal organizma. Parsons'ın şemasındaki ikinci düzey ve üzerinde en çok durduğu alan toplumsal sistemdir. Burada temel birim rol etkileşimi (role interaction) 'dir. Parsons bu konuya bütün bir kitap ayırmıştır ve orada toplumsal sistemi şöyle tanımlamıştır: Bir toplumsal sistem, en azından fiziksel ya da çevresel özelliği olan bir durum içinde birbirleri ile etkileşen belli sayıda münferit aktörlerden oluşur; bu aktörler 'en yüksek derecede tatmin olma eğilimi ile güdülenmiş olup, kültürel olarak yapılanmış olan ve paylaşılan simgeler sistemi tarafından tanımlanmış esaslara göre, içinde bulundukları durumla ve birbirleri ile etkileşirler. Parsons'ın toplumsal sistem tanımına göre, çoğunluk (plurality), iki veya daha fazla sayıda olabilir; aktörler halk (people) ya da birliktelikler (collectivities) olabilir. Parsons'a göre, kişilik sisteminin temel birimi yapıp eden birey, insandır. O, bu düzeyde, yukarıdaki toplumsal sistem tanımında ağırlık verdiği "tatmin olma güdüsü" gibi bireysel gereksinmeler, güdüler ve tavır alışlar üzerinde odaklanır. İleride göreceğimiz gibi, "tatmin olma güdüsü", insanların "kendi çıkarları"na göre veya "kazancı arttırma" amacı ile hareket ettiklerini savunan, hem çatışma kuramı hem de alışveriş kuramı için geçerli ortak bir kabuldür.
Durkheim'ın en meşhur kavramı kuralsızlık (anomie), onun İntihar araştırmasının merkezini oluşturur. Fansızca' dan çevirisi ile anomie kural ya da normların olmadığı bir durum; kuralsızlık, normsuzluk demektir. Besnard bir anomie durumunu, "özelliği, belirsiz amaçlar ve sınırsız beklentiler olan, mümkün olanın giderek hızla genişlemekte olduğu sınırları ile karşılaşmaktan ileri gelen zihinsel karrışıklık veya baş dönmesi" olarak tanımlar. Durkheim iki kuralsızlık tipi anlatır: İş krizi ya da boşanma sonucu ani değişiklik neticesinde ortaya çıkan keskin (acute) anomie; ve modern sanayi toplumunun özelliği olan sürekli bir değişim durumu, süregelen (chronic) anomie. Durkheim, süregelen kuralsızlık üzerinde odaklanmıştır; çünkü, kendi ülkesi ile diğer sanayileşmiş ülkelerde neler olup bittiği ile ilgilenmekte idi. Durkheim intihar karşısında taraf sız bir tutum almamıştır; onu toplumsal bir sorun olarak görmüş, sanayileşmiş ülkelerde gittikçe artmakta olan intihar olayları onu endişelendirmiştir. Bunlara tekabül eden intihar türleri özgecilik (çok fazla bütünleşme), bencillik (çok az bütünleşme), kadercilik (çok fazla kural ve denetim) ve kuralsızlık (çok az kural ve denetim)tir.
66 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.