1940'ta Eastbourne'da doğdu. İlk romanı Shadow Dance'ı 1966'da yayımlar yayımlamaz Britanya'nın en özgün yazarları arasında görülmeye başladı. Ondan sonra The Magic Toyshop (1967) ile John Llewellyn Rhys Ödülü'nü, Several Perceptions (1968) ile Somerset Maugharn Ödülü'nü kazandı. Daha sonra başka romanları (Herves and Villams, 1969; Love, 1971; The Infermal Desire Machines of Doctor Hoffman, 1972; The Passion of New Eve, 1977; Nights at the Circus, 1984, James Tait Black Anı Ödülü) ile üç kısa öykü derlemesi (The Bloody Chamber, 1979, Cheltenham Edebiyat Festivali Ödülü; Fireworks: Nine Profane Pieces, 1984 ve Saints and Strangers, 1985) yayımlandı. 1976'dan 1978'e kadar Sheffield University'de yaratıcı yazma, 1981'de Brown University'de yazma konulu dersler verdi. Son romanı Wise Children'la büyük beğeni toplayan yazar Şubat 1992'de hayata gözlerini kapattı
#AngelaCarter mitleri ve masalları feminist bakış açısıyla ve büyülügerçekçilik üslubuyla yeniden yorumlayan bir yazar. Margaret Atwood ve Jeanette Winterson’u etkilemiş.
.
Hikaye 15 yaşındaki Melanie’nin benliğini keşfetmesi üzerine kurgulanmış. Melanie de birçok kız gibi kadın olmayı, aşkı kültürün dayattığı eril değerler ile düşlüyor. Ama dayınısın evinde ve oyuncakçı dükkanında yaşadıkları yavaş yavaş onun farkındalığının artması sağlıyor. Dayı eril kültürün temsili bir karakter.
Kitapta birçok masala ve mite gönderme var. Mavi Sakal, Leda ve Kuğu gibi önplanda olanlar, diyaloglarda - olay akışında atıf yapılanlar da var, Kırmızı Başlılık Kız gibi. Bir de hikayenin biçimini oluşturan mitler var, Üçlek tanrıça inancı (Artemis - Selene - Hekate) ve İsis’in merkezde olduğu Osiris- İsis-Horus üçlüsü. Özellikle kitabın son bölümü için İsis önemli, kullanılan ögelerin işlevi netleşiyor ayrıca en çok bu bölümdeki ögeler eleştiri almış mitolojik yönü gözardı edildiği için. Bu arada üç ve ay sembolizmi mitolojide önemli olduğu kadar kitapta da önemli. Mitolojiye mesafeliyseniz de sorun yaşamazsınız, kurgunun akışında çok iyi işlenmiş, çevirmenin kararında dipnotları da var ama mitoloji olunca değinmeden geçemedim.
.
Carter’ın atmosferi bana Dickens’ı hatırlattı ki bir satırda Oyuncakçı Dükkanı’nı Dickens romanlarına benzetiyor. Kasvetli bir Londra, iyi-kötü yönüyle tam kendini açık etmeyen karakterleri ve grotesk sahneleriyle Feminist bir Dickens masalı diyebilirim :)
Ayrıca @begukov çevirisi, pek severim :))
Sirk Geceleri, Angela Carter’dan okuduğum üçüncü kitap. Ataerkil kültürün mitleri, masalları onun yazınında feminist bir başkaldıraya dönüşüyor.
Victoria çağında, kanatları olan trapezci bir kadın Fevvers. Onu bulup, yetiştiren Lizzie ile yaşıyor. Walser adlı bir gazeteci onlarla röportaj yapıyor. Bu bölümde birçok ucube kadının yaşadıkları anlatılıyor. Mitlerin yapısöküme uğradığı grotesk hikayelerinde sözde ahlakçı bir toplumda kadın olmanın zorlukları var. İkinci bölümde Walser, Fevvers’in peşinden sirke katılıyor. Rusya’da başlayan macera Sibirya’nın kırsalında üçüncü bölümle birlikte son buluyor. Sirkte çalışanlar, gösteri meraklıları, kırsalda yaşam derken birçok acayip karakter hikayeleriyle birlikte dahil oluyor. İlerledikçe yoğunlaşan bir okuma.
Mitlerin, masalların ortak bir izleği vardır. Campbell, Propp gibi araştırmacılar tekrarlanan biçimden bahsederler. Campbell bu açıdan daha iyi biliniyor, Kahramanın Sonsuz Yolculuğu. Kahraman çağrı alır, önce reddeder sonra kabul eder, sınavlarla karşılaşır, akıl hocası vardır. Sınavları geçerken ölümle yüzleşir ve değişim geçirir. Artık bir kahramandır, genelde prenses de kurtarırlar. Ve Carter:) Walser adlı erkek kahramanımızı aynı aşamalardan geçiriyor. Bunun sonucunda ataerkin tahakkümden kurtulan, benliğini keşfeden bir kişi oluyor. Yeni bir bin yılın başında, değişim de geliyor.
Sirk Geceleri çok sevdiğim bir kitap oldu. Aslında Carter’in yazınını seviyorum.
Clarissa P. Estes ‘e giden yolun taşlarını döşeyenlerden biri #angelacarter .
Mitleri, masalları yapısöküme uğratarak feminist yaklaşımla yazmış. Onun masallarında kadınlar kurtarılmayı bekleyen varlıklar değil. Sezgileri güçlü, dişil enerjilerinin farkında, yokediciyle mücadele eden kadınlar. Büyülügerçekçi ve gotik ögeler kullanarak daha mondern zamanlara uyarlamış.
Masallarda bir dönüşüm vardır, Carter’ın kadın karakterleri genelde bakire genç kızlar. Hem bilgisizlik hem potansiyel bir güç anlamına geliyor. Ve onun masallarında bu potansiyel güç sezgi ile açığa çıkıyor. Masalların fallik imgelerini de görünür kılmış Carter ve dişil enerji ile yeniden yorumluyor.
Mavi Sakal, Kırmızı Başlıklı Kız, Pamuk Prenses, Güzel ve Çirkin, Dracula…
#kanlıoda ‘yı çok severek okudum, Kurtla Koşan Kadınlar sevenlerin bu kitabı da çok seveceğini düşünüyorum, ilk masalları da aynı:)
Kanlı OdaAngela Carter · Sel Yayıncılık · 2022124 okunma