Tanrı peygamberleri doğadan örnekler verirken hep Ortadoğu'daki coğrafyayı baz almışlardır. Halbuki mademki İslam dini evrenseldir ve o ki ille de onun kutsal kitabında bir dağ veya taş işleniyorsa, o zaman dünyanın her coğrafyasından bunlar için örnekler verilmeliydi!
Türkiye gibi ülkelerin çoğu siyasetçi
ve yöneticileri, halkı istedikleri biçimde
yönetebilmek, iktidarı elde tutup Türkiye"nin kaymağını yiyebilmek için dini kullanıyorlar. Bu destek dine inandıkları için değil; şu veya bu şekilde dinden çıkar sağladıkları için söz konusudur.
İslam tüm insanlar için çözüm göstermek yerine, tehdit ve cehennemle korkutmayı yeğlemiştir. Dedikleri kabul buyursun diye hayali cennet hurilerini, oradaki hayali içki ırmaklarını, keyif sefayı ve bu dünyada da savaşlarda inanmayanların kız ve kadınlarını cariye olarak, yine karşı tarafın mallarını da ganimet olarak Müslümanlara peşkeş çekmeyi devreye koymuştur. Tanrı ve bunlar. Olacak iş mi?
Her alanda, hele bu çağda sürekli değişim gerekirken; maalesef İslam âleminin hali ortadadır. İslamiyet'ten anlayan-anlamayan hep şu savunmayı yapıyor: Canım İslamiyet dört halifeden sonra bitti. Şu an yeryüzünde hiçbir ülkede uygulaması yok. Yani aslında İslami yasalar-kurallar iyi de; ancak pratikte bir șey
yok! Hâlbuki böyle diyen, tek bir kelime Arapça da bilmiyor ki Kur'an ve hadislerden anlasın. Peki, mübarek, İslam'ın yasası Arapça, sen de tek bir kelime bilmiyorsun ve kalkıp bu şekilde
savunuyorsun. İşte, İslam'a inanan kitlenin ezici çoğunlugu böyle! Adam İslam'a ters gelen her şeyi yapıyor, Kur'an'dan hiçbir şey bilmiyor; ama İslam'ın gerçeğini bu şekilde izah edenlere
karşı en sert reaksiyonu da göstermekten geri kalmıyor.
Tüm kutsal dinlerin ortaya çıktıkları dönemlerde artık ataerkil bir yapı hakim olduğundan, kadın cinsinden peygamber çıkmak şöyle dursun; nerdeyse insan bile sayılmama derecesine gelmiştir.
“Allah'ın hem insanlardan bir kısmını diğerine üstün kılmasından ötürü, hem de erkekler, mallarından harcama yaptıklarından dolayı, kadınların yöneticisi ve koruyucularıdır. Bu yüzden salih olan kadınlar itaatkârdır. Allah'ın kendilerini korumasına karşılık onlar gizliyi koruyucudurlar. Başkaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve onları dövün. Eğer size itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. Çünkü Allah yücedir, büyüktür."
Bu arada Muhammed diğer hanımlarıyla da barışsın diye Ömer, Muhammed'in hanımlarına tavsiyelerde bulunuyor ve bir sözünde Muhammed huzurunda onlara özetle "Eğer Muhammed sizi boşarsa, ona her çeşit kadın bulunabilir. Artık siz bilirsiniz..." diyor. Ömer'in kullandığı bu cümle, bir süre sonra, ayet biçimde iniveriyor. Söz konusu Tahrîm suresinin 5'inci ayeti aynen şöyle diyor:
"Eğer o sizi boşarsa, Rabbi ona, sizden daha iyi, kendini Allah'a veren, inanan, sebatla itaat eden, tevbe eden, ibadet eden, oruç tutan dul ve bakire eşler verebilir."
Geçenlerde bir yazı okudum; Yemen'de kanun çıkarmışlar, bir kız çocuğu 17 yaşına gelmeden evlenemez diye. Kadınlar bunu duyunca niye böyle bir kanun çıkarıyorsunuz diye ellerine birer pankart alıp meclise yürüyüşe geçmişler. Hâlbuki o kanun kadınların lehinedir. Burada olay şu: Onlar İslam'a inanıyorlar. İslam'da da küçük yaş kızlar için problem değil. Bu kanunu çıkarmakla Yemen hükümeti İslamiyet'e saygısızlık yapmış oluyor! İşte karşı koyuşlarının nedeni bu.
Ebubekir vefat edince, kendi vasiyeti üzerine eşlerinden Esma binti Umeys onu yıkıyor. İlginçtir ki, Ebubekir'i yıkayan bu kadın, daha önce Hz. Ali 'nin ağabeyi Cafer'le evlenmişti. Cafer öldürülünce bu kez Ebubekir'le hayatını birleştirmişti. Bir zamanlar Hz. Ali'nin ağabeyi Cafer'le evli olan bu Esma, Ebubekir'in ölümünden sonra bu kez Hz. Ali ile evlenir ve bunlardan iki çocuk da dünyaya gelir. Bu kadının her üç eşinden de çocukları vardı. İşte nerdeyse kendilerine tapılan o dönemin seçme insanları böyleydi.
Kadının biri Hz.Muhammed'i kötüleyip, onu eleştirerek peygamberliğine inanmayınca; Hz.Muhammed'in kendisi "Kim gider gerekeni yapar/onu öldürür" diyerek bu kadın için de gönüllü katil istemiş.
Hz. Muhammed, tarihte nerdeyse eşi-benzeri olmayan bu infazları işlerken; kendini haklı çıkarmak için olaydan hemen sonra indirilen şu ayeti kullanıyor: "Allah ve resulüyle savaşanların ve yeryüzünde bozgunculuk yapmaya çalışanların cezası şudur: Öldürülürler yahut asılırlar yahut elleriyle ayakları çaprazlamasına kesilir ya da bulundukları yerden sürülürler. Bu, onlar için dünyada bir rezilliktir. Ahirette de onlara büyük bir azap vardır." (6)
Ayet çok net ve açık; sadece katledilenlerin isimleri geçmiyor. Bir tarafta insanları yaratan, merhametli tanrı; diğer tarafta insanları öldürün, asın, çarmıha gerin diyen bir tanrı! Ayet çok açık ve net olduğu için bunun üzerine yorum yapmak, ek bir şey söylemek gereksizdir.
(6) Maide suresi, ayet 33.