"
Tanzimat'a kadar tek klavuzumuz vardı: Kur'an. Avrupalılaştıktan sonra yolumuzu aydınlatacak yeni kitaplar aradık ama kitaplar sayısızdı; tehlikelerle dolu bir dünyada pusulasız ve haritasızdık, serseri bir tecessüsten başka yol arkadaşımız yoktu.Ne Comte'u tanıyabildik, ne Kant'ı...
"
Ona göre,sağcı solcu gibi sınıflandırmalar hakikatı maskelemeye yarayan uydurmaca mefhumlardır.
"Solla sağ bir bütündür, solu tayin eden sağdır, sağı tayin eden soldur. Biz hakikatlerin sadece bir tarafını görmeye mahkûm edilmişizdir, oysa yalnız bir tarafını görmek hiçbir şey görmemektir."
Hint meçhule açılan bir kapıydı, meçhule, yani insana. Dört yıl Ganj kıyılarında vecitle dolaştım, sağ dediler... Saint-Simon'la uğraştım iki yıl, çağımız onunla başlıyordu, sol dediler. Hint'i yazarken tek amacım vardı: Asya'nın büyüklüğünü haykırmak, yani bir vehmi devirmek, bir iftirayı yok etmek. Saint-Simon'u putları yıkmak için kaleme almıştım. Her iki kitap da peşin hükümlerin rahatını kaçırdı, ne solun hoşuna gittiler ne sağın. Anladım ki bu iki kelime aynı anlayışsızlığın, aynı kinlerin, aynı cehaletin ifadesidir.
Toplumların ilerleme ölçüsü, endüstrinin gelişmesi ve aletlerin tekâmül derecesidir. Bu da emeğin örgütlenmesine bağlı. "İktisadın kanunları tarihin kanunlarıdır". Emek toplumların ekonomisini şekillendirir, proletaryayı kurtarır, milletleri zenginleştirir veya fakirleştirir. Devrimlerde rol oynar emek, siyasî rejimleri tayin eder.
Smith'den beri yalnız üretim, mübadele ve kredi ile uğraşan iktisat, hakikatte atölyenin ve hükümetin örgütlenmesi, genel eğitim, ailenin kuruluşu, toplumların idaresi gibi konuları da kucaklar. Emek cemiyetin plastik gücüdür, sosyal gelişmenin çeşitli aşamalarını tayin eden ana düşüncedir, toplum yaşayışının iç ve dış organizmasıdır.