Cevdet Kudret

Havada Bulut Yok yazarı
Yazar
Derleyen
Çevirmen
8.3/10
136 Kişi
675
Okunma
50
Beğeni
8,8bin
Görüntülenme

En Eski Cevdet Kudret Gönderileri

En Eski Cevdet Kudret kitaplarını, en eski Cevdet Kudret sözleri ve alıntılarını, en eski Cevdet Kudret yazarlarını, en eski Cevdet Kudret yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
128 syf.
·
Puan vermedi
Yasaklı kelimeler, konular.. Saray hakkındaki haberleri geçtim başka milletler hakkındaki gelişmeleri dahi görmek istemeyen, körleşmiş bir istibdat rejimi. Köhnemiş bir imparatorluğun son bir can çekişmeyle varını yoğunu nasıl da toplumdaki her ilerici hamleyi engellemeye harcadığını belgeleriyle gösteren bir kitap. Sansür uğruna istihdam edilen onlarca insan bir yana, yurt dışında basılmış bazı sakıncalı kitapların, başkası görmesin diye saray tarafından toptan satın alınması gibi akla zarar uygulamaları okuyunca, 2.abdülhamit ya da Mahmut Şevket Paşa'nın deyimiyle ''baykuş''un aslında psikolojik olarak ne kadar acınası bir halde olduğunu bir kez daha fark ediyorsunuz. Meraklıları var ya hani, baykuşun mirası budur işte: Hastalıklı bir idare ve hastalıklı bir toplum. 1908 sonrası kartpostallardan: i.hizliresim.com/QVX3kk.jpg Teodor Kasap'ın üç yıl hapis cezasına mahkum olmasına yol açan ünlü karikatür: i.hizliresim.com/G9nMnZ.jpg Altındaki yazı: - Nedir bu hal Karagöz? - Kanun dairesinde serbestî Hacivat!
Abdülhamit Devrinde Sansür
Abdülhamit Devrinde SansürCevdet Kudret · Milliyet · 197719 okunma
Onbaşı seslendi: - Alın torbalarınızı. İkişer olun. Baş taraf burada. Kıta marş! Depoya! Artık kişiler eşya olmuştur. Hiç kimse istediği yere değil, istenilen yere; gidemezler, götürülürler. Şubeye, oradan depoya, oradan trene!.. Vagonlar azdır; onun için, aynı vagonla bazen hayvan da taşınır. Bir vagon ancak altı beygir, yahut da kırk nefer alabilir. Fazla bindirmek yasaktır. Bu rakam; beyaz boyayla vagonların üstüne yazılmıştır: 40 nefer, 6 beygir. İmparatorluk savaşacaktı ve savaşı mutlaka kazanmak istiyordu.
Sayfa 36 - Evrensel
Reklam
288 syf.
·
Puan vermedi
Gelmiş geçmiş en iyi roman değil belki ama gelmiş en underrated romanlardan biri olabilir. Keza yazarı da öyle. Cevdet Kudret hem edebiyat tarihçisi hem edebiyatçı özelliğiyle Zweig'ı andırıyor, tabi onun kadar edebiyat yapamadı çünkü hayat şartları ona derlemeler, incelemeler, ders kitapları yazmaktan biraz olsun uzaklaşıp ilhamının peşinde koşmaya vakit bırakmıyordu. Roman teknik açıdan o kadar basit ki bana on yedi on sekiz yaşlarındayken on sayfa yazıp bıraktığım roman girişimlerimi andırdı. Kısa cümleler, kısa diyaloglar, kısa yargılar, sürekli sıralanan olaylar, adı geçen kişiyi, o sırada anlatılan konuyu bir kenara koyarak, çocukluğuna dek tanıtma, her şeyi ama her şeyi bilen tanrısal bir anlatım. Klasik bir biyografik nitelikli ilk roman. Bana çocukken okuduğum hikayeleri de andırdı bir parça. Başta Ömer Seyfettin hikayeleri ve de yazarlarını hatırlamadığım ama kurtuluş savaşını anlatan kimi hikayelerdeki o yoğun fakirlik, sefalet, yozlaşma. Sanki daha önce okumuşum gibi. Fakat romanın başından sonuna dek sinmiş olan sınıfsal bakış pek öyle hatırladığım cinsten değildi, eşsizdi. Sennur Sezer'in de kitabın sunumunu belki bu sebepten yaptığını tahmin ediyorum. Ömer Seyfettinlerde filan milliyetçilikle bezeli, biraz da sezgisel olan ve dolayısıyla adı koyulamayan sınıf kini bu romanda baş kahraman halinde. Mütareke dönemi ezilen ulusal gurur, savaş zenginleri, çocukların acımasız dünyası ve diğerleri de yan unsurlar olarak esas kahramanı parlatıyor.
Sınıf Arkadaşları
Sınıf ArkadaşlarıCevdet Kudret · Evrensel Basım Yayın · 201278 okunma
Adam kemikleri alırken dua etti: - Allah senden razı olsun, oğul. Allah önce zengine, sonra yoksula versin. Süleyman ihtiyarın kolunu tuttu: - Dur hele! Neden önce zengine de, sonra yoksula versinmiş? - Ona vermeye alışmış, bey. Bize verdiği görülmüş şey değil. Hele ona versin ki, o da bize versin.
Sayfa 131 - Evrensel
Kemalizm
Halkevi Başkanı biraz önde, üyeler arkada, Halkodası'nın kapısı önünde durdular. Köylüler ayakta bekleşiyorlardı. Başkan emir verdi: - Çök! Hepsi, bulundukları yere çöktüler. Başkan konuştu: - Köylü kardeşler! Biz buraya, sizin dertlerinizi dinlemeye geldik. Artık devir değişti; eskiden siz bizim ayağımıza gelirdiniz, şimdi biz sizin ayağınıza geliyoruz. Bakın, Halkevi Başkanı, doktor, dişçi, öğretmen, mühendis, koskoca adamlar kalktık ta buralara kadar geldik. Eskiden de partiler vardı, ama böyle şeyler olmazdı. Halk Partisi, köylünün efendi olduğuna karar verdi. Anlıyorsunuz, değil mi? Söyleyin bakalım, siz nesiniz? Bir köylü cevap verdi: - Köylüyüz, bey. - Köylüsünüz ama efendisiniz. Bunu iyice belleyin. Artık bizim efendimiz oldunuz. (Halkevi katibine seslendi.) -Suphi bey, ver şu tabelayı. (Köylüye bir tabela gösterdi.) Bakın burada ne yazıyor: KÖYLÜ EFENDİMİZDİR Bunu Halkodası'nın duvarına asacağız, gelene geçene gösterirsiniz, kendiniz de okursunuz. (Tabelayı katibe uzattı.) -Al, bunu duvara as. Şöyle göze görünür bir yer olsun. (Sonra köylülere döndü.) - Haydi anlatın bakalım dertlerinizi.
Sayfa 140 - Evrensel
- Beyefendi, yoksul listeleri hazırlanırken eksik yazılan mahalleler kaldı mı acaba? Ya da, bazı listeler kaybolmuş olmasın. Bugün üç kadın geldi de. Karne ekmeği de alamıyorlarmış. Karne dağıtılırken unutulmuşlar. Çok perişan haldeydiler. - Kimmiş bunlar? - Kürt'müşler. Raif bey, kim olduklarını anlayınca, hiç istifini bozmadan: - Evet, dedi. Kürtlerle Ermenileri yazmadım.
Sayfa 209 - Evrensel
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.