Sosyolojik açıdan, bu ontolojik kıtlık kavramı, görece yetersiz kalmıştır çünkü sosyologlara göre, insanoğlunun ihtiyaçları arzuları kadar çok değildir. Hem sosyoloji hem de psikanalız, ınsanın fantezileri, hayalleri ve kurgularının yapısı hakkında gereğinden fazla yorumda bulunmuştur. İnsanlar arzularına kolayca kapıldığı için yalnızca kıtlığın bütün insan varlığının değişmez özelliği olduğu varsayılmaz, aynı zamanda bu ürünlere duydugumuz arzuların (sosyologlar bu arzuların yapay olarak geliştiğini kabul ederler) reklamcılık yoluyla beslendiği ve teşvik edildiği kapitalist koşullarda ürünlerin tanıtımıyla daha çok artacağı da varsayılır. Kısaca, yiyeceğe ihtiyacımız olabilir fakat çikolata isteğimizin sonsuz esnek bir niteliği olduğu varsayılır. Üstelik, çikolata takıntısı, belirli bir ihtiyacı karşılamaz, doğrudan doğruya esnek bir arzuya bağlıdır. Çikolataya istek duymak, eleştirel kuramcılar tarafından yapay ve sahte arzu gibi ele alınır çünkü doğal yapının bozulmasından kaynaklanır.