18 (veya 10) Muharrem 419 (17 [veya 9] Şubat 1028) tarihinde Nîşâbur civarındaki Ezâzvâr (veya Büştenikân) köyünde doğdu. İlk olarak Nîşâbur’un ünlü müderrislerinden olan babasından ders aldı. “Şeyhü’l-Hicâz” diye tanınan amcası Ali b. Yûsuf’un da bir süre öğrencisi oldu. Daha öğrenciliğinin ilk yıllarında hocalarıyla ilmî konularda tartışarak dikkatleri üzerine çekti. Babası vefat edince henüz yirmi yaşını doldurmamış ve tahsilini tamamlamamış bir genç olmasına rağmen onun yerine getirilip müderrislikle görevlendirildi. Bir taraftan da öğrenimine devam ederek bölgenin ünlü âlimlerinden dersler aldı. Ebû Abdullah el-Habbâzî’den kıraat, Ali b. Faddâl el-Mücâşiî’den Arap edebiyatı, Ahmed b. Hüseyin el-Beyhakī’den fıkıh, Ebü’l-Kāsım el-İskâf’tan usûl-i fıkıh, Abdurrahman b. Hasan b. Aliyyek ile Ebû Nuaym el-İsfahânî ve daha başkalarından hadis ilimlerini tahsil etti. Birçok âlimle münazaralarda bulunarak Ehl-i sünnet inancını savundu ve bu mezhebin Nîşâbur çevresinde güçlenmesini sağladı. Bu durum “mihnetü’l-Eşâire” diye bilinen hadise ortaya çıkıncaya kadar sürdü. Şiî-Mu‘tezilî görüşleri koyu bir taassupla savunan ve Eş‘arîliğin güçlenmesini hazmedemeyen devrin Büyük Selçuklu Veziri Amîdülmülk el-Kündürî, bid‘atçılara minberlerden lânet okunması için Tuğrul Bey’den ferman çıkarttıktan sonra bunu Eş‘ariyye âlimlerinin aleyhinde kullandı ve onların vaaz verme, ders okutma faaliyetlerini yasakladı; bir kısmının da hapsedilmesine karar verdi. Bu gelişmeler üzerine Cüveynî, aralarında Beyhakī ve Abdülkerîm el-Kuşeyrî gibi meşhur kişilerin de bulunduğu bir grup âlimle birlikte Nîşâbur’dan ayrılarak Bağdat’a gitti. Bölgenin ileri gelen âlimleriyle tanışıp ilmî sohbetlerde bulundu. Daha sonra Hicaz’a geçip (450/1058) dört yıl kadar Mekke ve Medine’de kaldı. Bu arada ders okutmaktan geri kalmayan Cüveynî’nin şöhreti bu bölgede de yayıldı. Tuğrul Bey’in vefatından sonra Selçuklu sultanı olan Alparslan’ın Kündürî’yi azledip yerine Nizâmülmülk’ü getirmesi üzerine Cüveynî Nîşâbur’a döndü (455/1063) ve kendisi için yaptırılan Nizâmiye Medresesi müderrisliğine tayin edildi; ayrıca vakıfların idaresi de uhdesine verildi. Burada vefatına kadar sürdürdüğü öğretim faaliyetine gencinden yaşlısına, cahilinden âlimine kadar pek çok kişi katılarak ilminden faydalandı. Her gün 300’ü aşkın kişinin derslerine devam ettiği nakledilir. Yetiştirdiği meşhur öğrenciler arasında Gazzâlî, Kiyâ el-Herrâsî, Ali b. Muhammed et-Taberî, Abdülgāfir el-Fârisî gibi isimler yer alır. İlmî otoritesini kabul ettirdiği ve “İmâmü’l-Haremeyn” unvanını taşıdığı yıllarda bile mütehassıs olarak gördüğü âlimlere öğrencilik yapmaktan çekinmedi. Hayatının son yıllarında tasavvufa karşı ilgi duydu ve riyâzetle meşgul oldu. 25 Rebîülâhir 478 (20 Ağustos 1085) tarihinde Nîşâbur civarındaki Büştenikân köyünde vefat etti ve kendi evine defnedildi. Ölümünden birkaç yıl sonra cesedinin Hüseyin Kabristanı’na nakledilerek babasının yanına defnedildiği söylenir.
Tam adı:
İmâmü’l-Haremeyn Ebü’l-Meâlî Rüknüddîn Abdülmelik b. Abdillâh b. Yûsuf el-Cüveynî et-Tâî en-Nîsâbûrî
İmam Gazali'yi yetiştiren bu büyük âlim bir şiirinde şöyle der:
"Ey kardeşim, ilme altı şey kavuşturur ve bunları genişçe sana edeyim beyan.
Zeka, heves ve gayret ve yetecek kadar mal, bir üstadın telkini, ayrıca uzun zaman."
Fıkıh usulü üzerine yazılmış en öz kitaplardan biri olup musannifinde dediği gibi hem fikiha yeni başlayanlara hemde onlar dışındakilere fayda veren bir kitap ve tıpkı bizim medrese gibi diğer medreselerde genellikle dersleri işlenen bir kitaptır...
Cüveyni, Selçuklu Devleti'nin ilk dönemlerinde hem eza görmüş hem de Nizamülmülk veziriazam olduktan sonra baştacı edilmiş bir büyük alim. Varakat ise Fıkıh usülünü medrese eğitimine yeni başlayan bir talebeye anlatır gibi okurlarına anlatan bir kitap.
Kitabın en büyük avantajı kısa, öz ve sade bir anlatıma sahip olması. Beyan Yayınları bu önemli eseri iki dilli yayınlamış. Hem orijinal dilinde hem de Türkçe.
Ben nasıl inanmalıyım, nelerden kaçınmalı, neleri hayatına katmalıyım. Haram nedir, helal nedir, mübah nedir, vacip nedir diye başlayan kafanızda dönüp duran sorular varsa Cüveyni'nin Varakat'ı sizi bekliyor.
Kısa ve öz fıkıh usulü eseri. Hacmi büyük manası derin. Zamanın âlimlerinin öğrenciyken ezberledikleri bir eser. Bence şimdi de ilahiyat öğrencileri ezberlese pek çok faydasını görürler. Hem anlamak açısından hem ezberlemek açısından kolay. Ayrıca sadece Türkçe’si değil Arapça aslı da verildiği için dil gelişimine de katkı sağlıyor. Arapçası ile birlikte daha faydalı. Birden fazla okunabilir.