Jameson, Münih'te ve Berlin'de okudu. Yale Üniversitesi'nde, Jean-Paul Sartre üzerine doktorasını yaptı.
Jameson'ın, toplumsal ve tarihsel Bütünlük ("Bütünsellik") temelli Yeni-Marxizmi, Marksist politik ve teorik düşünce içinde, Hegel'in İçkin eleştiri (Immanennte Kritik) kavramının etkisinde ortaya konulmuştur. Bunun yanı sıra, Georg Lukács'ın, Ernst Bloch'un, Theodor W. Adorno'nun, Walter Benjamin'in, Herbert Marcuse'un ve Sartre'ın belirgin bir etkisi vardır. Jameson, 20.yüzyılın sonundaki koşulların tanımlanması olarak postmodernizmin çok tanınmış teorisyenlerinden biridir, ancak hiçbir surette bir postmodern teorisyen değildir. Onun çalışmaları daha çok postmodern düşüncenin yadsınmasına yöneliktir.
1950'li yıllarda Amerika'da o zamana kadar çok tanınmayan Batı marksizminin dogmatik olmayan bir yorumunun tanınmasını sağladı. Böylece, Birleşik devletlerde Yeni Sol'un gelişmesine katkıda bulundu.
Jameson'ın "Marksizm ve Biçim" (Marxism and Form), Postmodernizm:Geç Kapitalizmin Kültürel Mantığı" (Postmodernism: The Cultural Logic of Late Capitalism) gibi kitaplarıyla bilinmektedir. Jameson, bir Marksist olarak geç dönem kapitalizm koşullarında Marksizmi eleştirel olarak yeniden kullanıma sokmaya yönelmiştir. Politika, Kültür ve Edebiyat üzerine kitapları yayınlamıştır. 2004 yılında ayrıca, almancada "Modernitenin Mitleri" adlı çalışması yayınlandı.
Unvan:
Marxist Edebiyat Kuramcısı, Edebiyat Eleştirmeni ve Teorisyeni
Kadınlar kadın olma özgürlüğü için mücadele etmiyorlar çünkü özgürlük tüm insanlık içindir; fakat bu kaçınılmazca soyut insanlık ancak onların kadınlıkları sayesinde eklemlenebilir, çünkü insanlığın yaralandığı ve reddedildiği yer burasıdır.
Postmodern kültürün dünya çapında yeni bir askeri ve iktisadi Amerikan hakimiyeti akımının içsel ve üstyapısal ifadesi olduğunu hatırlatmalıyız: Bu anlamda, bütün sınıflı tarih boyunca olduğu gibi, kültürün arka yüzü yine kan, işkence, ölüm ve dehşettir.
şaşırtacak kadar dolu dolu yazılmış bir eser. hegel'in tinin tarih ve doğa bağlamında değişim süreçlerinin analizini içeriyor. basit bir şekilde anlatmak gerekirse, mutlak olanı bilinçle kavramaya çalışır hegel.
tinin, tarih içerisinde kavramsallaşan, doğa içerisinde insan dışına çıkan yapısının bir birikimi oluşturduğu ve bunun da kültür olgusunun antropolojik katmanları haline geldiğini işler.
kitap oldukça uzun bir önsöze sahiptir. bu kısım oldukça değerli çünkü bütün anlatının akademik dille özeti de önsözün içinde. kitapta zamanın sonu kavramını kitabın sonu olarak önsözde yani başladığı yerde bittiğini göreceksiniz.
hegel tini (ruhsal olanı) üç boyutta ele alıyor ilk boyut, tin bireysel bilince yansırken dönüştüğü öznel tin, bilinçler arası mücadelede dönüştüğü nesnel tin ve evrensel olarak genel bir yargı haline dönüşen mutlak tin. bu yüzden tinin geçirdiği bu süreçleri ''tarih'' olarak tanımlar hegel.
bana kalırsa hegel bu noktada hıristiyanlığı olumlamak için bir form yaratarak sonucu istediği yere getirmiş gibi görünüyor. tin, dinde tanrı, felsefede düşünce, sanatta ise imgedir. dolayısıyla var olan varlık kendi içinde özgürlüğü sınırsız olduğundan tinde gelişen varlıklar ölümü kaçınılmaz olan insan bilincinde sınırlıdır. dolayısıyla tinin yani bilincin fenomenolojisi değişirse tarihsel akış da değişir.
sınırsız ve özgür olan tin nihilizmin, hiç'in gerçekliğini açıklar aslında. hegel burada tinsel bir hata yapıyor ve sonrasında diğer filozoflarca eleştiriliyor. kitap, hegeli anlamak için birebir.
Birkaç alıntı yaptım kitabın çevirisinin ne halde olduğu ile ilgili. Bir tane de buraya yazayım ki tam görülsün:
Bizans şiirlerinde sonsuzluk oyununda toplanmasını istediği zaman, yatdan ve daha sonra "marmelattaki sineğin mücadelesi" dediğinden geçici olarak kurtulma gereksinimi eserlerinde daha da sadedir. (Sayfa 90)
Çevirinin berbat olmasının yanında, konu bütünlüğü de asla yok ve anca alanında uzman olanların anlayacağı teknik terimleri havi eser.
Yayınevleri özellikle editör hizmetinde çoğu zaman çuvalliyor, bu kitap da kurbanlardan biri. On üzerinden 1
Ünlü yazarı sayfama dahil etmek için ve felsefeci hocamın tavsiyesiyle akıcı kitabı bir akşamda okudum. #hegel 'e takmış Marksist filozoflardan olması dikkatimi çekmişti. Hegel'in kitaplarından kaynaklı diyalektik özelinde günümüze uzanan felsefi çözümlemeye gitme çabalarına, aralarda didaktik olsa da emeğe saygı bağlamında hoş görüyor insan, doğrusu.
Fenomoloji (Görüngübilim)'nin metafiziği sona erdirerek somut yaşantıya döndürme ve böylece felsefeye yeni başlangıçlar yapabilme uğraşları burada da devam ediyor. Onlarca filozof ve kitap içermesinin yanı sıra, 'kapanış' bölümüyle başlaması, Hegel'in kendisinin kullanmayıp takipçilerinin sistemleştirdiği ünlü Diyalektik felsefesinin (Tez-antitez-sentez) açıklarını, karşıtlıklar üzerinden Fransız devrimi'nden günümüze uzanan tarihin sonunu ve Devrim düşüncesini, Din sorunsalını eser barındırıyor.
Sonuçta; BİTTİ denilen felsefeye kan verme çabalarını saymazsak eğer, halen hayatta olan, Karşılaştırmalı Edebiyat profesörü bu yazarın iyi niyetli olarak Hegel felsefesini çağımıza uyarlama metinleri okunmayı hakediyor.