Hikmet Kıvılcımlı sözleri ve alıntılarını, Hikmet Kıvılcımlı kitap alıntılarını, Hikmet Kıvılcımlı en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Birey ana rahmine eğer Avustralya kabilelerinden birinde düştüyse, “VAHŞİ”; Çat gölü etrafında düştüyse, “YAMYAM”;
Avrupa’da düştüyse, “MEDENİ” damgasını yiyecektir.
"Insan bir fikre hayati önem vermek için, o fikri kendi derisiyle ve kemiğiyle duyacak biçimde hayati bir uğraşma ve savaşma sonucunda benimsemiş olmalıdır. İnsan, zannedildiğinden fazla pratik ve daima iddia edildiğinden çok materyalist bir hayvandır. Derisinin ve kemiğinin karışmadığı bir fikre, bugün göz koyup, yarın kolayca şapka
"Tarafsızlık" bizim harcımız değil. İşçi çocuğuyuz. Olduk
olası: "Başta İşçi Sınıfımız"dan yana düşünüp davranmayı öğrendik. İnsanoğlunun ancak ve yalnız İşçi Sınıfı yanından gerçek İNSAN olacağına inanıyoruz.
Önce mal mülk de tapınağın ortak malı, ortak kasasıydı. Tefeci- Bezirgan, para ve devlet geliştikçe ortak malların kişilere aşırılma yolları kaçınılmaz olarak kendiliğinden doğar ve yürütülür. Bu yüzden zenginliği Tapınak (Allah) vermiş olur. Ve kişi mülkü de dokunulmazlaşır.
"Sosyoloji" adı sözlük anlamı gibi gerçekten "toplumun bilimi" olsaydı, toplumun maddi temel ilişkilerini örtbas etmeye kalkışmazdı. Sosyologların hemen hepsi, eğer Tarihsel Maddeciliği bilmezlikten gelemezlerse, onun karşısına dikilirler. Toplumun temel ilişkilerini maskelemekten, gidiş kanunlarını bozmaktan kendilerini alamazlar.
O bilimsel haydutluklar, Sosyologların yüzlerindeki maskelerini düşürmekle düzeltilemez. Ne var ki, onları, gerçek bilim adına konuşuyorlar sanan insanlar çoktur. Hele bütün öğretim, eğitim, basın-yayın onların patentleri altına verilmiştir. Bu yüzden "Sosyolog tekerlemelerini" tarafsız bilim çabası sanarak izleyen genç kuşaklara, sosyal bilimin bir Ortaçağ simyagerliği olmadığını açıklamak gerekir.
Gerçekte, en tarafsız geçinen bilgin de gökte zembille inmemiştir. Belirli bir sınıf veya zümrenin adamıdır. Her şeyi adamı olduğu sınıf veya zümrenin durumu yahut çıkarı açısından değerlendirip yorumlar.
Felsefe, bilimlerin dışında, bilimlerin bulamadığı gerçekleri uydurmakla uğraşır. Diyalektiğin uydurduğu hiçbir şey yoktur. O gözlem ile kavratılan hareket kanunlarını
gösterir. Şu halde bütün öteki bilimler gibi, gözleme, deneye,olan bitene dayanan bir bilimdir. Jeoloji nasıl yeryüzünün hareket kanunlarını, Sosyoloji de nasıl toplumun hareket kanunlarını tespit ederse, Diyalektik de öylece, düşünce ile varlığın genel hareket kanunlarını tespit eder. Sosyolojiye nasıl “toplum felsefesi” veya “Tarih felsefesi demek saçma ise, diyalektiğe de “varlık felsefesi” veya “düşünce felsefesi” demek o kadar yersiz.
Kur'an herkese, hemen her ayette akılları kullanmayı, iyi işleri öğütler durur. Çünkü peygamber daima aklını kullanır. Kullanmayanları azarlar, onlar adına üzülür ve onlara derinden acır.
Toplumun temel kanunları mı aranıyordu? Kolaydı. Ya Biyoloji, Zooloji, Antropoloji vb. gibi toplum dışı (hayat, hayvanlar, ırklar) üzerine yeni buluşlara bağlanıyordu; yahut: Psikoloji, Morfoloji vb. gibi toplumun sırf görünüşüne veya üstyapısından bir bölümüne giren (ruh, ahlâk, âdet, görenek, gelenek vb.) olaylarında aranıyordu. Toplumun maddecil temeli olan üretim ilişkilerine ya hiç bakılmıyordu, yahut üstünkörü tahriflerle bozmak üzere dokunuluyordu. Böylece, Sosyologlar toplumun temel kanunlarını boyuna toplum temeli dışına attılar.
Küçüklüğünde dindar olan kimseler iyi hatırlarlar ki, kafalarındaki din düşüncesi bazan hiç olmayacak bir neden ile ve birdenbire, bir günde, bir saatte, hatta bir saniyede altüst oluverir, ve insan; «din yanılmış» kanaatine gelir.