1958’de Ankara’da doğdu. Tarsus Amerikan Lisesi’nden, ardından Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu (1980). 1987’de Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde yaptığı doktora çalışmasını tamamladı. 1990’da doçent oldu. Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi ve aynı üniversitenin Hukuk Fakültesi’nde uzun süre öğretim üyeliği yaptı. Bir süredir Yakın Doğu Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesidir. Levent Köker’in çok sayıda makalesi ve çevirisi bulunmaktadır.
Kaybetmek, sadece bir dahaki sefere daha iyi hazırlanmak ve kazanmak üzere, daha çok ve disiplinli çalışmak için bir motivasyon olarak kabul edilebilmelidir.
Felsefe, "metafizik" boyutlarından soyutlanmış bir biçimde bilimin emrine girmekte, "bilimsel dilin yaratılması için teknik bir araç" niteliğini kazanmaktadır.
Ona göre, her insan davranışının ardında yatan fizyolojik ilke, kendini korumadır. İnsan, (Antik Yunan filozofu Epikuros'un da ileri sürdüğü gibi) her zaman hazza, yaşamını sürdürücü şeylere doğru koşan, buna karşılık elemden, yaşamına zararlı olan şeylerden kaçan "bencil" bir yaratıktır. Böylece bencilliğin kökenini bilimsel olarak açıkladığını varsayan Hobbes, ahlak sorununu da bencillik görüşü doğrultusunda ele alıp, ahlaksal değerlerin göreceli olduğunu, çünkü bunların (herkese sözünü geçiren merkezi bir otoritenin bulunmadığı bir durumda) kişiden kişiye değiştiğini vurgular. Temel güdü insanın kendisini koruması olduğuna göre, bir kişinin gözünde, yaşamın korunmasına, sürdürülmesine yönelen her şey iyi, bunun karşıtı ise kötü'dür. Soruna bu açıdan yaklaşıldığında, insan için en iyi şeyin yaşam, en kötü şeyin ise ölüm olduğu ortaya çıkar.
Seneca, kölelik konusunda çok daha ılımlı bir yol izler. Bir yandan kölelere iyi davranılmasını ister, ama öte yandan kölelik kurumunu olduğu gibi kabul eder.
İktidarın tek kişinin elinde toplanmasıyla siyasetin “iflas” etmesi, zaten Roma’da hiçbir zaman gelişememiş olan siyasal düşüncelerin büyük ölçüde ortadan kalkmasına neden oldu.
Din ve Politika dersimin kapsamında okumamış olsam galiba açıpta okumazdım. Bazen zorunlu okumaların çok şey kattığını düşünüyorum. Kitap Roma imparatorluğunun nasıl bir imparatorluk olduğunu, hristiyanlıkla tanışmalarından sonra nasıl şekillendiklerini anlatan ve içinde daha bir çok detayın yer aldığı ama bazı noktalarda tekrarın olduğu bir kitap ilgililere tavsiye edilir.
Siyasi Düşünceler Tarihi serisinde, Kent Devletinden İmparatorluğa adlı ilk kitapta Antik Yunan düşüncesi incelendikten sonra yazarlar Ağaoğulları ve Köker, bu kitapta özellikle Roma siyasal düşüncesi, Orta çağda Hıristiyanlık ve kilise ile feodal toplum düzeni üzerinde duruyor.
İlk bölümde Roma Siyasal Düşüncesi başlığı altında Roma'nın
Siyasal bilimlerin doğasına dair bir inceleme içeren bu kitap, iki bölümden oluşuyor: Birinci bölüm, Bilimcilik ekseninde gelişen liberal-demokrasi; yani, pozitivist siyasal bilimlerin doğası (i); İkinci bölüm, bu pozitivizme tepki olarak gelişen liberal-demokrasi eleştirileri; yani, eleştirel siyaset teorileri (ii). Bu kitabı okumadan önce sosyal bilimler, bilgi felsefesi, karşılaştırmalı-siyaset ve demokrasi kuramları hakkında bilgi sahibi olmanız lazım. Özetle, siyasal bilimlerle ilgilenmeniz lazım. (Zaten yazarın kendisi de siyaset-bilimci.) Aksi takdirde, önemli paragrafları anlayamazsınız. Şahsen yazarın konu dışına çıkmaması, açık ve duru bir Türkçe ile olan biteni anlatması sebebiyle, bu kitabı çok beğendim. (Bu kitap neden düşük puan almış, bunu anlayamadım.) Vaktim olursa bir kere daha okurum. Puan olarak, 10/10 veriyorum. Siyasal bilimler üzerine okuma yapanların bu kitabı kesinlikle okumasını tavsiye ederim.