"Yaşamın bir yılının ne olduğunu mu merak ediyorsun: Bu soruyu yıl sonu sınavında başarısız olmuş bir öğrenciye sor. Yaşamın bir ayı: Bu konuda erken doğum yapmış, bebeğini sağ salim kollarına almak için kuvözden çıkmasını bekleyen bir anneyle konuş. Bir hafta: Ailesine bakmak için bir fabrikada ya da maden ocağında çalışan bir adama sor. Bir gün: Kavuşacakları günden başka bir şey düşünemez olmuş aşıklara sor. Bir saat: Asansörde mahsur kalmış bir klostrofobiğe sor. Bir saniye: Bir araba kazasından kıl payı kurtulmuş bir adamın yüzündeki ifadeye bak. Ve saniyenin milyonda birini olimpiyatlarda uğruna ömrünü verdiği altın madalya yerine gümüş madalya almış atlete sor."
İnsanın arkadaşlığını belediyedeki nikâh memuruna onaylatması gerekmiyor, böylece kutlanan somut bir tarih de olmuyor ama birbirimizi seçtiğimize göre bir ömür boyu sürmemesi için hiçbir neden yok.
Kaçırdığımız fırsatlara hayıflanmak, ağlayıp sızlanmak çok daha kolay. Bildik safsataları şimdiden duyar gibiyim, ‘kader böyleymiş’. Hayatı bir dram olarak yaşamak da, diğerleri gibi bir varoluş biçimi ne de olsa.
Her şeyi yozlaştırdılar. İnsanlar kendi kaderlerine sahip çıkmak istediklerinde ve o adamlar kontrolü ellerinden kaçırdıklarında, piyasaları sallamaları yetiyor. Halkı ve hükümetleri dize getirmek için güzel bir ekonomik krizden daha iyi ne var?