''Erkekler ataerkil ailenin despot reisleri haline geldikçe, kadınların, çocukların ve erkeklerin deneyimi bizim de miras aldığımız haliyle giderek daha da çelişkili bir deneyim olmaya başladı.''
Kadınların toplum içinde yada kamusal alanda varlıklarının algılanışı ile erkeğin algılanışı karşılaştırıldığında kadının davranışına ve algılanış biçimine son derece ayrımcı bir biçimde yaklaşıldığı söylenilebilir.
Feminizm'in toplum ve kadınlar için bu denli yararlı olmasının nedeni, bizlere sınıf, ırk ve cinsiyetin ikiye ayrılmış hallerini yaşatan kapitalizmin ötesinde bir yaşam için radikal bir yönelim sağlamasıdır.
Kadın bu ataerkil iktidarın altında, cinselliği bastırılmış, eş otoritesi altında, çocuk doğuran, ekonomik bağımsızlığı olmayan, cinselliğe ve çocuk doğurmaya dair herhangi bir bilgisi ya da karar verme gücü olmayan bir imgeyi karşılar durumdadır.
Kadınların güçlenerek artan eşitlik mücadeleleri, buna katılmayan kadınların yorucu ve ''değersizleştirici'' emeği karşısında sekteye uğramaya devam edecektir.
Kitap incelemesine başlamadan önce Mariarosa Dalla Costa hakkında bir şeyler yazmak daha önemli diye düşünüyorum. Çünkü yaşamını feminist felsefe ve kadınların toplumsal eşitlik mücadelesine adayan Mariarosa, 70'li yıllarla birlikte İtalya'nın politik ortamında feminist politikaya atılmış ve bu yolda aktivist olarak mücadele etmiş bir düşünürdür.
Yazar Mariarosa Dalla Costa uzun yıllar Padova Üniversitesi’nde Tarih ve Politik Araştırmalar Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak çalışmış, küreselleşme, insan hakları, kadın sorunları üzerine dersler vermiş,
ayrıca İtalya ve Avrupa feminist hareketlerinin sıkı bir savunucusu.
Kitap, yazarın 70'li yıllardan itibaren dönem dönem notlarını