Hakkında
Mehmet Uluğtürkan, 1972’de Darende’de doğdu. Halkla ilişkiler üzerine ön lisans, işletme üzerine lisans eğtimi aldı. Yüksek lisansını, Çukurova Üniversitesi’nde yönetim ve organizasyon üzerine yaptı. Gazetecilik hayatına 1989 yılında muhabir olarak başladı. 1998-2004 yılları arasında Adana Sanayi Odası basın danışmanlığı görevini yürüttü. 2008’de ortağı Esra Özden’le birlikte Türkiye’nin ilk bölgesel ekonomi yayını Refleks gazetesini kurdu. 2009 yılında yaptığı bir haberle, Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü’nce düzenlenen yarışmada araştırma dalında Türkiye birincisi oldu. Onlarca kuruluştan mesleki ödüller aldı. Hürriyet gazetesi Çukurova GAP yayınında bir yıl kadar köşe yazarlığı yaptı. Çukurova Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde öğretim görevlisi olarak Ekonomi Gazeteciliği dersi verdi. Ekonomi Gazetecileri Derneği Yönetim Kurulu üyesidir. Selma Uluğtürkan’la evli olan Mehmet Uluğtürkan’ın Türkan ve Nadiye isimli iki kızı vardır.
Unvan:
Yazar
Doğum:
1972
Okurlar
8 okur beğendi.
133 okur okudu.
1 okur okuyor.
18 okur okuyacak.
Sözler ve Alıntılar
"Silahla, topla, tüfekle kimse kimseye bolluk bereket getirmez İrfan."
Sayfa 89 - İnkilâp KitabeviKitabı okudu
"Geçmişin şaşaalı Fransız askerleri artık hazin bir tablonun soluk renkleriydiler."
Sayfa 190 - İnkilâp KitabeviKitabı okudu
"Barışın simgesi olan bir güvercinin kanat çırpışlarında özgürlüğün de saklı olduğunu Fransızlar uzunca bir süre anlayamadılar. Anladıklarındaysa çoktan iş işten geçmişti."
Sayfa 114 - İnkilâp KitabeviKitabı okudu
"Karşımdakiler de insan. Onlar da binlerce kilometre uzaktan gelmiş, bilmedikleri bu topraklarda, tanımadıkları insanların arasında, ellerindeki silahlarından başka güvenebilecekleri hiçbir şey olmayan insanlar. Aslında ne kadar zavallılar, acınacak haldeler... "
Sayfa 81 - İnkilâp KitabeviKitabı okudu
"Öküzlerin çektiği kağnılara ya da at arabalarına binenler her şeye rağmen yine de şanslı olanlardı. Bir çoğu alabildikleri kadar yükü sırtlayıp yayan yapıldak yollara dökülmüştü. Evlerini, bağ bahçelerini, işlerini, anılarını, hayatlarını geride bırakıp, sanki her an bir mucize olacak da tekrar geri döneceklermiş gibi karamsar bir umutla dönüp dönüp arkalarına bakarak, gözleri arkada kalarak Toroslara tırmandılar. Hepsinin yanında geride bıraktıkları her şeyden daha fazla öfke, gözyaşı ve acı vardı... "
Sayfa 73 - İnkilâp KitabeviKitabı okudu
İletiler
Henüz kayıt yok
Yorumlar ve İncelemeler
Mustafa Kemal Atatürk'ün kurtuluş meşalesini yaktığı Adana'yı anlatan bir roman Kayıp Sancak.
Okuması bir hayli etkileyiciydi. Tarihin tozlu sayfalarını aralamak derinlere inmeme de sebep oldu. Zaten yazarımızda resmi belgeler ışığında anlatımına yön verirken, gerçek karakterlere ve kronolojiye bağlı kalmıştı. Güney Cephesi'nde yaşanılanları aktarması ise oldukça özgün bir yaklaşımdı. Zaten okuduğum röportajlarda da bu kitabın 3 yıllık bir araştırma sonrasında yazıldığını öğrendim. Araştırmalar ile ilmek ilmek işlendiği de her satırda çok net anlaşılıyordu. İlhan Tekeli'nin de dediği gibi "Tarih ancak bugünden geçmişe gidilerek bir bütün olarak kavranabilir." Anlatımı bir bütün olarak ele alırsak çok başarılıydı ve dönemin atmosferini yoğun bir şekilde yansıtıyordu. Tarih şuurunu ve mensubiyet duygusunu canlı tutacak bir eserdi.
Tarihî roman sever okuyucuların yazarımızın kalemiyle tanışmasını tavsiye ederim. Yazarımızın çok satanlar listesine giren ilk romanını da okumayı unutmayın.
Her Ay Okuyanlar Kulübü
"Paşam, her zaman emrinizdeyiz, bizi sahipsiz koma!"
Mustafa Kemal durdu, geriye dönüp baktı. Kısa bir süre için misafiri olduğu insanların gözlerinden sicim gibi akan gözyaşları gördü. İçi burkuldu. Yanında duran Cevat Abbas'a döndü.
"Toros Dağları'nın tepelerinde tek bir Türkmen evinin bacası tüter halde kalmış ise ben bu milletten umudumu kesmem, bayrağımı göğsüme sarar, milletimin istikbali uğruna ölürüm."
Bir Kurtuluş Savaşı romanı #kayıpsancak
Milli Mücadele döneminin başlangıcını 19 Mayıs da Atatürk'ün Samsuna ayak basması ile başladı diye bilirken, Kurtuluş Savaşı ruhunun Atam'ın Samsun'a çıkışından 6 ay önce İskenderun açıklarında bir İngiliz gemisini batırmasıyla başladığını görüyoruz.
Güney Cephesinde yaşananları hayretle ve bir o kadar da çoşkuyla okuyor insan.
Mehmet Uluğtürkan'ın akıcı anlatımı, mekanları ve olayları aktarmaktaki başarısı ile daha ilk sayfadan okuyucuyu kendine kilitliyor. Canlı bir tarihi ana tanıklık eder gibiydi.Öyle bir başarılı
Kitap belgelere dayanarak, büyük bir emekle yazılmış.
Çukurovalı kahramanlarımızın destansı, gurur verdirici öykülerini okurken duygulanmamak elde değil. Bir tarihi roman ancak bu kadar güzel yazılabilirdi.
19 Mayıs için seçtiğim bu özel kitabı @herayokuyanlarkulübü ile birlikte okudum.
İyi ki
Tavsiye ederim, mutlaka okunmalı. Her Ay Okuyanlar Kulübü