Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Muhammed Hüseyin (R.A.)

Muhammed Hüseyin (R.A.)Gönül Sohbetleri yazarı
Yazar
8.5/10
7 Kişi
10
Okunma
5
Beğeni
1.557
Görüntülenme

Muhammed Hüseyin (R.A.) Sözleri ve Alıntıları

Muhammed Hüseyin (R.A.) sözleri ve alıntılarını, Muhammed Hüseyin (R.A.) kitap alıntılarını, Muhammed Hüseyin (R.A.) en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yâ benî âdeme kad enzelnâ aleykum libâsen yuvârî sev’âtikum ve rîşâ: “Ey Âdemoğulları! Size edep yerlerinizi örtecek (sizi örtecek) giysi ve süsleneceğiniz elbiseler indirdik.” Ve libâsut takvâ zâlike hayr: “Bir de (manevi olarak) takva elbisesi vardır ve bu daha hayırlıdır.” Zâlike min âyâtillâhi leallehum yezzekkerûn:14 “İşte, bu, Allah’ın ayetlerindendir. Olur ki onlar düşünürler.” Allah bizi takva elbisesini giyenlerden, onu muhafaza edenlerden eylesin. Allah bizi takva elbisesini kirletenlerden eylemesin inşallah.
“Derken şeytan, kendilerine örtülmüş olan ayıp yerlerini açmak için ikisine de vesvese verdi.” “Ve dedi ki: Rabbiniz size bu ağacı yalnızca birer melek olmamanız yahut ölümsüzlüğe kavuşmamanız için yasak etti.” “Şüphesiz ben size öğüt verenlerdenim, diye de onlara yemin etti.” Şeytan yemin edip onları kandırarak “ben bunu sizin için söylüyorum” dedi. Onlar da ağaçtan yiyince kendilerine zulmetmiş oldular; ama “bu, Allah’ın takdiridir, Allah bize yanlış yaptırdı” demediler. Kâlâ rabbenâ zalemnâ enfusenâ: “Dediler ki: Biz nefsimize zulmettik ya rabbi!” Ve in lem tagfirlenâ ve terhamnâ le nekûnenne minel hâsirîn: “Eğer sen bizi mağfiret etmez ve bize merhamet etmezsen muhakkak ki biz hüsrana uğrayanlardan oluruz.”
Reklam
NİSA SURESİ 60. AYET’İ AÇIKLAR MISINIZ?
Allah Nisa Suresi 60. Ayet’te, geçmişteki ehli kitabın kendi kitaplarına uymadıklarını, herhangi bir konuda Allah’ın hükmüne davet edildiklerinde tağuta; yani Allah’tan başka hiçbir hükme uymamaları gerektiğini vahyettiği halde onların Allah’ın hükmüne uymadıklarını beyan eder. Bununla beraber Allah bu ayeti sadece Yahudi’ye, Hristiyan’a
Allah, insanı sadece verdikleriyle hesaba çeker; yani, Allah birine göz vermişse onu gözden hesaba çeker, vermemişse gözden hesaba çekmez. Aynı şekilde Allah birine ilim vermişse onu ilminden, gönül vermişse gönlünden hesaba çeker. Kısacası Allah kime her neyi vermişse ondan hesaba çeker. Bir de Allah, insanı; peygamberini gönderip vahyini indirerek ona her neyi söylemişse ondan hesaba çeker. Biri “ben Kur’an’a iman ettim” dediyse o hâlde Kur’an’daki bütün ayetler için tek tek “ben Allah’ın bu emrini kabul ediyorum ve gereğini yapacağım” deyip Allah’a söz vermiştir. Bu durumda insan, ayetlerin bir tanesini bile bilmezse Allah’a verdiği sözü, va’dini yerine getiremez. Bu yüzden insanın her bir ayeti tek tek bilmesi, öğrenmesi ve öğrenmek için çabasını, gayretini sarf etmesi gerekir. Yoksa rabbini dinlememiş, dinlemeyi sevmemiş, ciddiye almamıştır. Bu yüzden devamlı olarak “Allah, kulunu huzura alıp ‘kulum, ben sana bir kitap, bir mektup gönderdim, onu aldın mı? O mektuptan neyi öğrendin, orada sana ne söylemiştim’ diye sorsa kulun buna cevap verebilmesi gerekir” diyoruz.
Beled
Bizi nimetlerini görenlerden eyle ya rabbi! Bir şeyler yapmaya çalışıp “çok mal harcadım” diyenlerden eyleme ya rabbi! Bizi sarp yokuşu aşanlardan, sarp yokuşu aşarken ona göğüs gerenlerden, sabredenlerden eyle ya rabbi! Bizi; insanları hürriyetine kavuşturanlardan, onları nefsinin, şeytanın elinden kurtarıp onlara yardım edenlerden eyle ya rabbi! Hem varlık hem de yokluk gününde ikram edenlerden eyle ya rabbi! Akrabalara, yetimlere, yoksullara, hiçbir şeyi olmayanlara yardım edenlerden eyle ya rabbi! Tüm bunları yapıp iman edenlerden eyle ya rabbi! Bizi birbirine sabrı ve merhameti tavsiye edenlerden, birbirine karşı sabırlı ve merhametli olanlardan, kitabını sağından verdiğin kullarından eyle ya rabbi! Bizi inkâr edenlerden, ayetlerini yok sayanlardan, kendi kendine din üretenlerden eyleme ya rabbi! “Rabbim ne söylemişse hak odur, doğru odur”diyenlerden eyle ya rabbi! Bizi cehennemliklerden eyleme ya rabbi!
Kıyâme Sûresi
Lâ uksimu bi yevmil kıyâmeh: “Hayır! Kıyamet gününe and olsun.” Ve lâ uksimu bin nefsil levvâmeh: “Yine Hayır! Kendini levm eden (kınayan) nefse and olsun!” Bizi Kıyamet günü huzurunda mahcup eyleme ya rabbi! Bizi kendi nefsini kınayanlardan, kendini levm edenlerden eyle ya rabbi! Yanlışına, kusuruna, günahına taraf olanlardan, yanlışını savunanlardan eyleme ya rabbi! Yanlışını da nefsini de kınayanlardan eyle ya rabbi!
Reklam
Âdem babamız ile Havva annemizin “biz nefsimize zulmettik. Sen bizi mağfiret etmez, bize merhamet etmezsen biz hüsrana uğrayanlardan oluruz” dediği gibi bizi de bir yanlış, bir hata yaptığında, bir günah işlediğinde “biz nefsimize zulmettik, sen bizi mağfiret etmezsen, bize rahmet etmezsen hüsrana uğrayanlardan oluruz” diyenlerden eyle ya rabbi!
Mâliki yevmid dîn
Mâliki yevmid dîn:6 “(Allah) Din gününün sahibidir.” Sen din gününün; hesap gününün sahibisin ya rabbi! Her şeyi bir hesapla yapansın ya rabbi! Bizi gönderdiğin bu dünya hayatında imtihana tabi tuttuktan sonra ahirete aldığında, o din gününde bize hesabı soracak olan sensin ya rabbi! Hayatımızın her anından, düşündüğümüz her şeyden, ağzımızdan çıkan her kelimeden, her tavrımızdan, her amelimizden, her fiilimizden Kıyamet günü bizi hesaba çekecek olan sensin ya rabbi! Bizi hesabını verenlerden, hesabı kolay olanlardan eyle ya rabbi! Din gününde bizi mahcup eyleme ya rabbi! Din gününü dünyadayken yaşayanlardan eyle ya rabbi! Bizi, hayatı Kıyamet yerindeymiş gibi yaşayıp hesabını doğru yapanlardan eyle ya rabbi! Hesabını ahirete bırakanlardan değil hesabını dünyadayken görenlerden eyle ya rabbi! Bizi hesabını bütünüyle sana teslim edenlerden eyle ya rabbi! Sen mâliki yevmid dînsin ya rabbi! Sen maliksin ya rabbi! Mülkün maliki sensin ya rabbi! Geriye kalan bütün varlık her neye sahip olursa olsun sahip olduğu o şeyler fanidir, geçicidir, emanettir ya rabbi! Bizi, kendini senin mülkünde malik zannedenlerden eyleme ya rabbi! Tam tersine emanetçi olduğunu unutmayanlardan eyle ya rabbi! Bizi, verdiğin emanetleri sadece rızanı, ebedi hayatını kazanmak için harcayanlardan eyle ya rabbi! Hayatının da emanet olduğunu bilenlerden eyle ya rabbi! Bizi hayatını senin yolunda harcayan, sarf eden kullarından eyle ya rabbi! Malik-ül mülk olan, mülkün gerçek sahibi olan bir tek sensin ya rabbi! Dünyanın da ahiretin de sahibi sensin ya rabbi! Sen mâliki yevmid dînsin ya rabbi!
Kaf
Kâle karînuhu rabbenâ mâ etgaytuhu ve lâkin kâne fî dalâlin baîd: “(O gün kişi ölürken) Arkadaşı (olan şeytan) der ki: Rabbimiz! onu ben azdırmadım (onu ben tuğyana düşürmedim), o kendisi zaten derin bir dalaletteydi (bilerek benim peşimden geldi).” Kâle lâ tahtesımû ledeyye ve kad kaddemtu ileykum bil vaîd: “(Allah) Buyurur ki: Benim huzurumda çekişmeyin, ben size daha önce ikazımı yapmıştım (sizi uyarmıştım).” Mâ yubeddelul kavlu ledeyye ve mâ ene bi zallâmin lil abîd: “Benim katımda söz değiştirilmez (her neye hükmetmiş, neyi vahyetmişsem hükmüm odur) ve ben kullarıma zulmedici değilim (kullarıma zulmetmem mümkün değildir).”
Müddessir Suresi 4-5
Ve siyâbeke fe tahhir: “Elbiseni temiz tut.” Zahiri elbiseni de manevi elbiseni de temiz tut! Kendimizi temiz tutacağız ya rabbi! Zahiri elbisemizi temiz tutarken manevi olarak da gönlümüzü temiz tutacağız ya rabbi! İmanımızdan dolayı giydiğimiz takva elbisesini temiz tutup onu kirletmeyeceğiz ya rabbi! Her anda sana karşı sorumluluğumuzu bilecek ve gerekeni yapmaya çalışıp elbisemizi kirletmeyeceğiz. Takva elbisemiz kirlendiğinde onu tövbeyle, istiğfarla temizleyeceğiz ya rabbi! Sen ayetinde Ver rucze fehcur:4 “Ve azap olacak (güzel olmayan, hoş olmayan) şeylerden hicret et (onlardan kaçın)” buyurdun, biz de onlardan kaçınacağız ya rabbi! Bütün çabamızla, gayretimizle, gücümüzün yettiği kadarıyla seni ciddiye alıp sevmediğin her türlü yanlıştan, kusurdan, hatadan, günahtan, şirkten uzaklaşmaya, hicret etmeye, onlardan kaçmaya çalışacağız ya rabbi!
Reklam
Her anda ne dememiz lazım; el hamdu lillâhi rabbil âlemin: “Ya rabbi! Sen övgüye layıksın, sen sevilmeye layıksın. Seni övemedim, bunu körlüğüme bağışla ya rabbi! Sen ki nimetlerini ikram ediyorsun, beni rızana davet ediyorsun, beni dostluğuna davet ediyorsun, beni Hz. insan olmaya davet ediyorsun. Ben bir avuç toprağa minnet etmişim, iki günlük
Kıyâme Sûresi
İlâ rabbike yevme izinil mustekarr: “O gün varılacak yer (istikrar kılınacak yer) rabbinin huzurudur.” Herkes o gün rabbinin huzurundadır, rabbine sığınır. Yunebbeul insânu yevme izin bimâ kaddeme ve ahhar: “O gün insan hem yapıp gönderdiklerinden hem de yapmayıp geride bıraktıklarından haberdar edilir.” İnsana hem gelmiş hem geçmiş olan bütün yaptıkları haber verilir, dolayısıyla Kıyamet günü herkes hem yapıp gönderdiklerini hem de yapmayıp geride bıraktıklarını görür. Allah, kulu bundan haberdar eder.
Alak
Ikra’ bismi rabbikellezî halak: “Oku. Yaratan rabbinin ismiyle (oku).” Halakal insâne min alak: “O, insanı alakadan yarattı.” Zahiri olarak bir kan pıhtısından, manevi olarak ilgisinden, alakasından, sevgisinden yarattı. Ikra’ ve rabbukel ekrem: “Oku (anla) ki rabbin kerem sahibidir (ekremdir).” Ellezî alleme bil kalem: “(İnsana) O,
Nefsi emmaredeki biri oruç tutarken yemekten ve içmekten kesildiğinde imsaktan iftara kadar yemeyip, içmedi mi kendini oruçlu kabul eder. İnşallah Allah da onu öyle kabul edip, orucunu kabul eder; ama rabbine biraz daha iman etmiş, rabbini biraz daha ciddiye almış biri diğer uzuvlarına da; yani gözüne, kulağına, eline, ayağına, diline, beline de
Esma'yı tefekkür
Allah’ın esması üzerinde mutlaka tefekkür etmemiz lazım. Rabbimizi anlamak istiyorsak, tanımak istiyorsak, onu zikretmek istiyorsak yapmamız gereken şey; Allah’ın isimleri üzerinde tefekkür etmektir. “Bize rabliğini nasıl yapmış, bizi nasıl terbiye etmiş, Rahman ve Rahim ismiyle bize nasıl muamele etmiş, nasıl tecelli etmiş…” Bütün bunlara bakıp, bu isimleri tefekkür edip rabbimizi anlamaya, tanımaya çalışıyoruz. Bize olan yakınlığını tatmaya çalışıyoruz. Bu isimleriyle bize yaptığı muameleden dolayı onu sevmeye çalışıyoruz. Eğer bir sefer gönlümüzün üzerindeki sis perdesi kalkarsa bütün şiddetiyle Allah’ın o Esmau’l Husna’sını anlamaya, tatmaya başlarız. Kendimizi Allah’ın huzurunda buluruz, onun huzurunda olduğumuzu tatmaya başlarız. O zaman Allah deyince kalbimiz titrer. Hatta her zerremize kadar titreriz, ürpeririz. Bunun başka bir yolu da yoktur. Bu durumda mü’min olmanın da başka yolu yoktur; çünkü “mü’minler Allah zikredildiğinde kalpleri ürperen, Allah’ın ayetleri okununca imanları (muhabbetleri) artan, Allah’a bütünüyle tevekkül edenlerdir” 65 buyurmuştu. Esma dersini biz de onun için yapıyoruz. Sadece sonsuz bir deryadan bir damlayı anlatmaya çalışıyoruz. Bir damla… Sonra herkes bu tefekkürü kendisi yapmalıdır. Kendisi esmayı tanımaya, anlamaya çalışmalıdır ve o deryaya kendisi dalmalıdır.
312 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.