Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Muhammed Hüseyin (R.A.)

Muhammed Hüseyin (R.A.)Gönül Sohbetleri yazarı
Yazar
8.5/10
7 Kişi
11
Okunma
6
Beğeni
1.602
Görüntülenme

Muhammed Hüseyin (R.A.) Sözleri ve Alıntıları

Muhammed Hüseyin (R.A.) sözleri ve alıntılarını, Muhammed Hüseyin (R.A.) kitap alıntılarını, Muhammed Hüseyin (R.A.) en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Şimdiye kadar gelenler yiyip içtiler, ahirete gönderdiler, gerisini ise burada bırakıp gittiler. Bundan hepimizin ibret alması gerekir. Yoksa insanın kendi kendini kandırıp fani olana ebedi muamelesi yapması akıl işi, iman işi değildir. Bütün sorun iman sorunudur; Allah’a, ahirete, Allah’ın kitaplarına, peygamberlerine, meleklere iman etmeme sorunudur. Bu sorunu yaşamamak için imanımızı kuvvetlendirip arttırmaya çalışmamız gerekir. Bunu da ancak Allah’ın vahyini okuyup anlamaya çalışmakla yapabiliriz; çünkü Allah ayet-i kerimede “gerçek mü’minler o kimselerdir ki Allah zikredildiğinde kalpleri titrer, onlara Allah’ın ayetleri okunduğunda imanlarını arttırırlar ve onlar bütünüyle rablerine tevekkül ederler (güvenirler)”32 buyurmuştur. Dolayısıyla biz de Allah’ın ayetlerini okuyup dinleyerek imanımızı kuvvetlendirip arttırabiliriz.
Evet, bütün velileri, Allah dostlarını seviyoruz, her biri bulunduğu zaman içinde güzel yapmış ve insanlara hidayeti, Allah’ın vahyini taşımaya çalışmıştır; ancak bunu yaparken rablerine duydukları o yoğun aşktan dolayı sarhoşluk içinde birtakım kelimeler söylemiş olabilirler. Yapmamız gereken şey; sırf veliler diye onların sarhoşluk hâlinde söyledikleri sözü doğru olarak kabul etmemek, hemen “Allah ne söylemişse doğru olan odur” demektir. Bunu yaparken de onların velayetini yok saymamamız, onları küçük görüp “bir veli nasıl bunları söyler, o zaman bu kişi veli değil” demememiz gerekir; yani velilerin kulluğunu, güzelliğini örnek almamız, bize göre Allah’ın vahyinin dışında gördüğümüz sözlerini ise asla kabul etmememiz, ölçü olarak hemen Allah’ın vahyini almamız lazım.
Reklam
Dünyanın ve ahiretin sana ait olduğuna iman ettik ya rabbi! Hidayet yolunun gösterilmesinin sana ait olduğunu kabul ettik ve hidayet yolunu Kur’an ile gösterdiğine iman ettik, senin vahyine, gösterdiğin yola tabi olduk, yolunu kabul ettik ya rabbi! En güzeli tasdik ediyoruz ya rabbi! Senin kelamın kelamların, sözlerin en güzeli, en hakkıdır. Kelamından başka doğru, hak bilmiyor, tanımıyoruz ya rabbi! Bize ikram ettiklerini kullarına ikram etmek için çabamızı, gayretimizi sarf ediyoruz ya rabbi! Dünyayı ahirete kurban ediyoruz ya rabbi! Bunun için bize yardım et ya rabbi! Sana karşı sorumluluğumuzu, takvamızı yerine getirmeye çalışıyoruz ya rabbi! Bizi en güzeli yalanlayanlardan eyleme ya rabbi! Duymamış gibi yapanlardan, kendi kendini kandırarak “bir şeyler yapmaya çalışıyoruz” deyip aslında seni dinlemeyenlerden eyleme ya rabbi! Bizi cimrilik yapıp vermeyenlerden eyleme ya rabbi! Kerim olup verenlerden eyle ya rabbi! Emrini yerine getirenlerden eyle ya rabbi! Seni her şeyden, canından çok sevenlerden eyle ya rabbi! Bu sevginin, bu imanın gereğini yerine getirenlerden eyle ya rabbi!
Gayril magdûbi aleyhim ve lâd dâllîn
Gayril magdûbi aleyhim ve lâd dâllîn:10 “(Bizi) Gazabına uğrayanlardan, dalalette kalanlardan eyleme (ya rabbi)!” Nebilerinin, sıddıklarının, şehitlerinin, salihlerinin ve onlarla beraber olanların gittiği yol olan sırat-el mustakiminin dışında kalanlar ya gazabına uğrar ya da dalalette kalır. Buna iman ettik ya rabbi! Bizi bu yolun dışında
1. Bölüm Fatiha, Alak, Kalem, Müzzemmil
Resulullah (s.a.v.) Efendimiz “kim Kur’an’ı okusa sonra da ‘ben rabbimle konuştum’ deyip yemin içse doğru söylemiş olur, yeminine bir kefaret gerekmez” buyurmuştur. Allah her bir ayetini indirirken kullarını muhatap almış ve onlarla konuşmuştur. O hâlde bizim de “acaba rabbimiz bize ne söylemiş” diye ayetleri okuyup tefekkür etmemiz, bununla birlikte rabbimize her bir ayetle cevap vermemiz gerekir. Biz de bu Ramazan ayında “Ayetlere Dua ve İstiğfarla Cevaplar” sohbetlerimizde rabbimizin bize vahyettiği her bir ayete nasıl cevap vermemiz, karşılık vermemiz gerektiğini anlamaya çalışacağız inşallah. Öyle ki ayetleri okurken rabbimizle muhatap olduğumuzu bilelim ve rabbimizle konuşmuş olalım.
Hâl olarak en kâmil hâl Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’e aittir. Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’in hayatına baktığımızda her zaman bir kul, bir âbd olarak durmuş, her anda bir duası olmuş, Allah ile beraber olmaya çalışmış ve her anda rabbine hamd etmiş, şükretmiş, rabbini tesbih etmiş, tekbir etmiştir. Onun her anı böyle olmuştur. Bununla beraber sadece beş vakit namaz kılmamış, bir o kadar da namazına ilave etmiştir. Misal; sıkılınca, daralınca, bunalınca “ya Bilal! Bizi ferahlat, çık bir ezan oku ki Allah’ın huzurunda duralım, biraz ferahlayalım” demiştir. İşte, kul budur! Yoksa Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’in kulluğu dışında kendi kendimize başka türlü hayaller kurarsak asla kemâle eremez, doğruyu, hakikati bulamayız. Gerçek manadaki kul da, bizim için örnek de Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’dir. Bunun dışında başka bir şey söylenemez. Biri bunun dışında bir şey söylerse haddini aşmış, Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’e saygısızlık yapmış, dolayısıyla Allah’a da ters düşmüş olur. Hep beraber kul olmaya, âbd olmaya çalışacağız inşallah. Her zamanda, her mekânda söz hakkını Allah’a vereceğiz inşallah. Rabbimizi tesbih ve tekbir edeceğiz, ona hamd edeceğiz, şükredeceğiz. Bununla beraber Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’in kulluğunu anlatacağız; yani onun Allah’a nasıl âşık olduğunu, nasıl âbd olduğunu anlatıp onun Allah’ı sevdiği, âşık olduğu gibi âşık olmaya çalışacağız inşallah.
Reklam
Fatihayı okurken ne diyoruz? İhdinâs sırâtel mustakîm Sırâtallezîne en’amte aleyhim: “Bizi sırat-el mustakime hidayet et. Kendisine nimet verdiğin kullarla beraber eyle. (Yolu onlarla beraber yürümeyi nasip eyle, ikram eyle. O yolu bana göster, ben de o yolda onlarla beraber yürüyeyim)” diyoruz. Bu nedenle Allah bize o yolu gösterdiğinde eğer anlamamış gibi yaparsak nimet verilen kullarla beraber yürümemiş, Allah’a itaat etmemiş, dolayısıyla yalan söylemiş oluruz.
Allah'ın bizi sevmesini istiyorsak yapmamız gereken şey Allah'ın kimleri sevdiğini bilmektir; çünkü Allah'ın kimi sevdiğini bilirsek onların yaptığını yapar ve Allah'ın sevgisini kazanırız. Allah ayeti kerimede; "Allah muhsinleri sever" buyurur. O halde Allah bizi sevsin istiyorsak muhsinlerin kim olduğunu bilmemiz ve onlardan olmamız gerekir ki Allah'ın sevgisini hak etmiş olalım. Muhsin, ihsan sahibi olan demektir. İhsan da iyilikte, güzellikte bulunmak anlamına gelir. Allah ayeti kerimede; "hayatı ve ölümü yarattık ki hanginiz güzel yaparsınız diye" buyurur. O halde güzel yapmak hayatın gayesi, Allah'ın kulları üzerindeki muradıdır. Bu durumda muhsinler, Allah'ın muradını üzerinde gerçekleştirenlerdir. İhsan da Allah'ın muradını gerçekleştirmek için kulda tecelli eden güzelliklerdir.
Allah'ın kendilerine ikram ettiklerinden nefislerini temizlemek, mallarını temizlemek, bir de günahlarından temizlemek, mallarını temizlemek, bir de günahlarından temizlenmek için verirler.
Allah, A’râf Suresi 156. Ayet’te buyuruyor; Ve rahmetî vesiat kulle şey’in: “Benim rahmetim her şeyden geniştir (genişliğiyle her şeyi içine almıştır).” Hangi isimden tecelli ediyor bu rahmet? -Allah’ın Rahman isminden… “Rahman ismi bütün her şeyi, bütün varlığı, bütün mahlûkatı kuşatmıştır” buyurdu. Eğer Allah’ın rahmeti bütün mahlûkatı, bütün varlığı kuşatmışsa biz de hayatta neyi yaşarsak yaşayalım o da Allah’ın rahmetinin içindedir. O zaman hiçbir anda Allah’ın rahmetinin dışında değiliz.
312 öğeden 201 ile 210 arasındakiler gösteriliyor.