Murat Belge olabildiğince önyargısız olan zihninin geniş bilgi birikimiyle birleşmesi sonucunda ortaya yine çok önemli bir eser çıkarmış. Belge'nin hem genel olarak tarih ve ideolojiye hem de edebiyat-ideoloji ilişkine yaklaşımında, diğer her amacın ötesinde o denli ciddi ve net bir anlama çabası görüyorsunuz ki bu durum, neredeyse-olması gerektiği gibi- soğuk ve korkutucu bir hal alıyor. Kitabın zirve noktalarının Dosyoyevski ve karakterleriyle Oblomov, Oblomovcluluk ve Türkiye'deki izdüşümlerinin anlatıldığı, bir de Rus edebiyatının Dostoyevski'lere, Tolstoy'lara uzanan gelişim sürecinden ve öncülerinden bahsedildiği kısımlar olduğunu söyleyebilirim. Buna karşılık, kitabın meselesi bu bile olsa, ideolojik sınırları, eti budu belli olan bazı klasik Türk yazarlarına dair bahsin uzatılmasının -yine kitabın meselelerinden biri bu da olsa-beni yer yer sıktığını söylemeliyim. Kısaca sorun şu belki, özellikle en azından 50'ler, 60'lardan başlayan yeni ve güçlü bir modernizm dalgasına kadar Türk edebiyatı çocuksu ideolojikliği, karton karakterleri, Murat Belge'nin deyimiyle "santimantal" romantizmiyle Rus edebiyatıyla bir karşılaştırılmaya tabi tutulma, şurada şöyle oldu bizde böyle oldu gibi değerlendirmelere konu olma değeri bile taşımıyor.
Murat Belge de yazdığı bütün bir kitapla bu durumu göstermiş oluyor aslında okuyucuya.