Suzan Samancı'nın 2012 yılında Diyarbakır'da yazmaya başladığı, 2015 yılında Cenevre'de bitirdiği Koca Karınlı Kent, Reçine Kokuyordu Helin'den sonra okuduğum ikinci kitabı.Uzun yıllardır nedense Suzan Samancı okumamışım, âdeta yeni bir yazarla tanışmış gibi hissettim kendimi.
Zorunlu göç sonucu, topraklarından ayrılmış bir Kürt ailesinin "Koca Karınlı Kent" olarak nitelendirilen İstanbul'da yeni bir yaşam kurma savaşımının ironik bir şekilde anlatıldığı kitabı, hem bir göç romanı, hem politik roman hem de bir aşk romanı olarak okuyabilirsiniz.Suzan Samancı'nın kitaba özenle yerleştirdiği Kürtçe deyişler büyülü bir dil yaratmış.Ailenin büyük kızı Havin'in gözünden anlatılan romanı, bildungsroman kategorisine de sokabilir miyiz bilmiyorum ama yakın duruyor bu türe.
"Biz nereye gidersek gidelim kimliğimiz okunuyordu yüzümüzden.Çocuklarınız taş atıyor, kadınlarınız iyi zılgıt çekiyor ve iyi koşuyorsunuz, diyorlardı." ( syf 14) ifadesi, zorunlu göç sonucu, Koca Karınlı Kent'e yerleşen Havin ve ailesinin öteki olmaktan kurtulamamasının göstergesi.
Kitaptaki kadın karakterleri çok çeşitli ve çok güçlü buldum.Nine, Havin'in annesi, Ermeni Bayzar, Novin, Havva, Keve, Gonca hepsi beynime kazındı Havin gibi...
Kitapta sevdiğim noktalardan biri Giresun'un mekân seçilmesi ve gelen şehit cenazelerinin de tarafsızca insan dramının bir parçası olarak verilmesi oldu.Nazife de unutamayacağım karakterler arasına girdi.Çok severek okudum Koca Karınlı Kent'i tavsiye ederim.