Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Theodor W. Adorno

Theodor W. AdornoMinima Moralia yazarı
Yazar
8.6/10
355 Kişi
1.989
Okunma
414
Beğeni
26,4bin
Görüntülenme

En Yeni Theodor W. Adorno Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Theodor W. Adorno sözleri ve alıntılarını, en yeni Theodor W. Adorno kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Im Anfang war die Tat!*
Dürüst çabaları, "entelektüel ciddiyeti" ve çoğu zaman da alçakgönüllü nesnelliğiyle çok sevimli görünen ama aslında sevimli göründüğü ölçüde hiç güvenilmeyecek bir aydın tipi var. Zor­luklarla güreşiyordur, kendisiyle sonsuz bir mücadeleye girişmiştir, tüm varlığının katılımını gerektiren kararların ortasında yaşamakta­dır. Ama her şey bu kadar da korkunç değildir. Yaşamlarını radikal biçimde ortaya süren bu tür aydınların ellerinin altında çok güvenilir bir cephanelik vardır ve ona hemen başvurmaları da melekle giriştik­leri boğuşmanın foyasını çıkarır. Bütün terimler savaştan, fiziksel tehlikeden, gerçek yıkımdan alınmıştır ama sadece düşünme süreçlerini betimliyordur. Bu süreçler, güreşçilerin alıntı yapmayı pek sevdikleri Kierkegaard ve Nietzsche örneklerinde ölümcül sonuçlara varmış olabilir; ama tehlikede olduklarını iddia eden kendinden menkul izle- yicilerinin durumunda böyle bir şey yoktur. Dış dünyaya karşı tavır­ları, tepeden bakan bir aldırışsızlıktır - kararlarının ciddiyetiyle kı­yaslandığında çok önemsiz kalıyordur bu dünya; onlar da onu olduğu gibi bırakır ve sonunda kabullenmiş olurlar. Güreşçiler varolanın takdisini kabul ettiklerinde zaten mesele kalmaz. İsyankâr kararlara ulaştıklarındaysa, herkesin kapıştığı o gururlu, bağımsız adamlar olarak bir puan daha alırlar. İki durumda da, onlardan hesap sorabilecek otoriteyi iyi evlat­lar gibi onaylıyorlardır. Bütün boğuşma, bireyde içselleşmiş olan toplum tarafından dü­zenlenmiştir; toplum, mücadeleye hem katılmakta hem de denetlemektedir onu. Sonuç ne kadar muhalifse toplumun zaferi de o kadar ölümcül olur.
Bir ölçüm kategorisi olan kıyaslanabilirlik doğrudan ilga edilecek olursa, mübadele ilkesine hem ideolojik düzeyde hem de bir vaat olarak içkin rasyonelliğin yerini doğrudan temellük etme ve şiddet alır: imtiyaz doğrudan tekellere ve hiziplere geçer.
Reklam
Tehlikeyle yarışarak onu geçmektir burada başvurulan teknik.
Ama bütüncü toplum birey­leri pozitif biçimde kendi içine almaktansa onları ezerek şekilsiz ve istenen kalıba sokulabilecek bir kitleye çevirdiği için her birey de dur­durulmaz gibi görünen o özümlenme ve erime sürecini dehşetle izle­mektedir. Bir şeyler yapmak ve bir yerlere gitmek, sinir sisteminin yaklaşan ürkütücü kolektifleşmeye karşı bir tür aşı geliştirme çabası­dır, görünüşte özgürlüğe ayrılmış saatlerde kendini kitlenin bir üyesi olarak eğiterek kolektifleşmeye şimdiden hazırlanma çabası…. …Aynı zamanda, benlik yitiminin bu oyunlu aşırı­lığı, benliksizliği içtenlikle benimsemiş bir yaşayışın daha zor değil daha kolay olabileceğini de öğretir kişiye.
Herkes kendi kendisinin Charlie McCarthy'sidir
Okullar trafik kazalarının kurbanlarına yapılan ilk yardımı andıran bir konuşma eğitimi verirken öğrenciler de gittikçe dilsizleşiyor. Bir söylev verme, dinleyici topluluğu önünde konuşma yapma yeteneğine sahipler; ağızlarından çıkan her cümle, ortalamanın sözcüsü olarak karşısına geçtikleri mikrofon için yeterli kılıyor onları; ama birbirleriyle konuşma kapasiteleri gittikçe köreliyor. İnsanların birbiriyle konuşmasının önkoşulları vardır: İletilmeye değer bir deneyim, ifade özgürlüğü ve kişilerin aynı anda hem bağım­sız hem de ilişkili olması. Her şeyi kapsayan bir sistemde konuşma da karından konuşmaya dönüşür.
“Güldürmek, insanları mutlu olduklarına inandıran bir aldatma aracıdır…”
"Bu dünyada mutlu olmanın tek yolu vardır: Başkalarını olabildiğince mutlu kılmaya ça­lışmak."
Reklam
Masallarda her insan için bir ilksel imge vardır, yeterince aranırsa bulunur.
Şu dilber, tıpkı Pamuk Prenses'teki Kraliçe gibi, en güzel ben miyim diye soruyordur aynaya. Ömründe bir an bile huysuzluk ve titizlenmekten vazgeçe­meyen cadaloz, boyuna "o kadar tokum ki, tek yaprak istemem, mee, mee" diye meleyen keçinin burnundan düşmüş gibidir…
Her şeyin kötü olduğu yerde en kötüyü bilmek iyi olmalı. F. H. Bradley
Tam bir mülk haline geldikten sonra sevilen kişinin artık yüzü­ne bakılmaz. Aşkta soyutlama, dışlayıcılığın tamamlayıcısıdır; bu dışlayıcılık da, aldatıcı biçimde, soyutun karşıtı olarak, bu tek ve eşsiz varlığa bağlılık olarak gösterir kendini. Ama işte böyle bir sahiplen­me, sırf onu bir nesne haline getirdiği için nesnesine olan bağlılığını da yitirir ve "benim" durumuna düşürdüğü kişiyi yarı yolda bırakır. Eğer insanlar mülk olmasaydı, başkalarıyla değiştirilmeleri de müm­kün olmazdı.
Tarihsel olarak, zaman kavramının ken­disi de bir şeyin mülk ediniliş sıralaması temelinde oluşmuştur. Ama sahip olma arzusu, zamanı bir yitirme korkusu olarak, geri alınamaya­cak her şey karşısında duyulan bir korku olarak yansıtır. Varolan her şey, olası yokluğu açısından görülür ve yaşanır. Onun tam olarak mülk edinilmesini ve böylece dondurulduktan sonra başka eşdeğerli mülklerle değişilebilecek işlevsel bir şey olmasını sağlayan da sadece budur.
Reklam
Nietzsche sadece bütün iyi şeylerin bir zamanlar kötü şeyler olduğunu biliyordu: Ama en iyi, en yumuşak şeyler de, bir kez kendi ağırlıklarıyla yol almaya başladıktan sonra, akıllara sığmaz bir hunharlıkla sonuçlanma eğilimindedirler.
"(...) yavan bilgelik bir kenara attığı fantastik olanı yeniden üretir; bu, varolanı misilleme yoluyla durmaksızın tekrar var eden yazgının kabulüdür. Farklı olanlar aynı kılınır. Eleştiriye dayanarak olası deneyimlerin sınırlarını çizen hü­küm budur işte. Her şeyin her şeyle özdeş olmasının bedeli hiçbir şe­yin kendiyle özdeş olamamasıyla
Sayfa 30 - Kabalcı Yayınları, Çevirmenler: Nihat Ülner - Elif Öztarhan Karadoğan, Birinci Basım: Şubat 2014Kitabı okuyor
"Ay­dınlanmanın söylencesel imgelem gücüne karşı savunduğu, olup bi­teni birer yineleme olarak açıklayan içkinlik ilkesi aslında tam da mitosun ilkesidir. Anlamsız oyunun tüm hamleleri gerçekleştirildiği, tüm büyük düşünceler düşünüldüğü, olası tüm keşifler önceden tasarlanabildiği ve insanlar hayatta kalmayı uyum sağlayarak başardık­larını kesin olarak belirledikleri için; yavan bilgelik güneşin altında ye­ni bir şeyin olamayacağını söyler."
Sayfa 30 - Kabalcı Yayınları, Çevirmenler: Nihat Ülner - Elif Öztarhan Karadoğan, Birinci Basım: Şubat 2014Kitabı okuyor
Yıkıcılıktan nefret etmek için insanın yaşamdan da nefret etmesi ge­rekir: Çarpıtılmamış yaşamın ölümden başka imgesi yoktur.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.