Bu dünya pek fazla şey vermedi bana hoş, ben de ona pek bir şey vermedim ya...
Ama başlangıçta öyle değildi. Gençliğimde ben de coşkuyla, tutkuyla atılmıştım hayata, Annen'i sevmiş, işimde de başarılı olmak istemiştim. Sonra, biliyorsun, işimi de Annen'i de kaybettim her şeyimi... Peki ne oldu da bu hale düştüm...
Sana anlatmağa çalışacağım umarım anlarsın; çünkü bu anlatacağımı anlayabileceğinden pek emin değilim, çünkü, belki ben de tam olarak anlamamışımdır ve anlatamıyorumdur...
'Coşku', 'tutku' dedim; bu duygularla, şunu is teyerek giriştim hayata: Tanınmak, İnsanların, hele, yakınlarımın, beni tanıması, yaptıklarımı görmeleri, ne yaptığımı anlamaları. amacım Bak, sevmesi, saymalan demiyorum; da, birçoklarının yaptığı gibi, kendisini şöyle şöyle göstermek, şu şu gibi görünmek, haketmediği bir sevgi bulmak, layık olmadığı bir saygı görmek, değildi. Beni ben olarak tanısınlar, bilsinler istiyordum. Gençtim, dopdoluydum; büyük işlere girişmek, gücümü sınamak, başarıya ulaşmak istiyordum. Bunları yaparken de, nasıl bir kişi olduğum ortaya çıksın, gözüksün istiyordum. İşte, etrafımdakiler de bu kişiyi, bu "beni" görsünler, kişiliğimi anlasınlar istedim. Sahici olmak; sahiden anlaşılmak, tanınmaktı, istedigim. Ama beni tanımalarını en çok istediğim kişiler, beni en çok yanlış anlayan kişiler oldular.
Bak, sakın sen de yanlış anlama: Sızlanıyor değilim, hiçbir şeyden yakınmıyorum. Davacı değilim dünyadan. Bunları yalnız senin için; şimdi, sana, yazıyorum başka kimseye söyleyecek sözüm yok.