Bu , her sabahki uğurlama törenidir.
Bu kadarla kalmaz , arkamdan kapılar , pencereler açılır , avaz avaz , direk direk , irili ufaklı , davudi , çatlak sesler yükselir :
- Huuu!...
Hay hular götürsün. Yedi mahalle ayağa kalkar. Komşular , pencerelerden , kapılardan fırlarlar.
- Ayol , ne var , ne oluyoruz?
- Don lastiği al e mi?... İyisi olsun! Sakın unutma!
- Beş numara lamba şişesini unutma!
- Gazocağına fitil al!
Ben belediye memuru görmüş seyyar satıcı gibi can havliyle koşarım , koşarım ama , daha köşe başındayken arkamdan koşan çocuklardan biri kıstırır :
- Halam dedi ki...
- Ne dedi?
- Evde soğan da kalmamış , dedi.
- Sen halana de ki : Evde ne kalmışsa , onları söylesin , üst tarafını ben alırım.
İşte her sabah evden çıkışım böyledir. Tabii kafam akşama kadar peynir , yağ , soğan , don lastiği ile dolu...
Birgün yine böyle daireye geldim. Kafamın içi bakkal dükkanı gibiydi.