Vakti zamanında Meksika'daki yerliler ve Hristiyanlık öncesi dönemdeki Slav kökenli atalarımız dahi, yemek için öldürdükleri yabanıl hayvanlardan ve kuşlardan af dilermiş. Eski Mısır'da hayvanların insanlardan şikayetçi olma hakları varmış. Piramitlerde günümüze kadar ulaşan papirüslerden birinde şöyle yazar:"Hiçbir boğa N. 'den şikayetçi olmamıştır." Ölüler alemine doğru yola çıkmadan evvel mısırlılar, içinde şu ifadelerin yer aldığı bir dua edermiş: " Hiçbir canlıya zarar vermedim. Hiçbir hayvanın önünden tahılını ya da samanını almadım". "
Ulema kendisini sadece yemek duası için bünyesinde bulunduran, toplantılarda bir tek Aşr-ı Şerif okuması için bünyesinde bulunduran oluşumlardan uzak tutmalıdır.
Yok ya Abbâs’ı bilmeyen, kimdi? ...
O sahâbîyi dinleyin şimdi: «Bir karanlık geceydi pek de ayaz...»
İbni Hattâb’ı görmek üzre biraz,
Çıktım evden ki yollar ıpıssız.
Yolcu bir benmişim meğer yalnız!
Aradan geçmemişti çok da zaman,
Az ilerden yavaşça oldu iyan,
Zulmetin sînesinde ukde gibi,
Ansızın bir müheykel a’râbî!
Bembeyaz
-KOCAKARI ILE ÖMER-
Yok ya Abbas'ı bilmeyen, kimdi?..
O sahabiyi dinleyin, şimdi:
"Bir karanlık geceydi pek de ayaz..
İbni Hattâb'ı görmek üzre biraz,
Çıktım evden ki yollar ıpıssız.
En çok köylüler için üzülüyordum, masumdular ve hiçbir suçları yokken acı çekiyorlardı, tıpkı çocuklar gibi. Çünkü Çernobil'i icat edenler köylüler değildi, onların tabiatla kendilerine özgü bir ilişkileri vardı ; güvene dayalı, talancı, istilacı olmayan, tıpkı yüzyıl önce, bin yıl önce olduğu gibi. Tıpkı ilahi düzende olduğu gibi... Ve bu insanlar neler olduğunu anlayamıyordu, rahiplere inandıkları gibi biliminsanlarına, okuması yazması olan herhangi bir insana da inanmak istiyorlardı. Ama onlara deniyordu ki :" Her şey yolunda. Korkacak hiçbir şey yok. Yemek yemeden önce ellerinizi yıkayın, kâfi." Hemen değil, ancak bir kaç yıl sonra anladım ki, hepimiz birer iştirakçiydik... Hepimiz bu suça ortak olmuştuk...