'Ne kadar sık ve uzun düşündüysem, şu iki şey hep yeni ve artan bir hayranlık ve huşuyla doldurdu ruhumu: üstümdeki yıldızlı gokyüzü ve içimdeki ahlak yasası.’
KANT
Gerçek ve anlamlı olan mutluluk nedir?
Bu sualin cevabını daha rahat verebilmek için şöyle bir misal ortaya koyalım: Düşünün ki bu satırları okurken birden bire uyutuldunuz ve uyandığınızda kendinizi bir uçakta buldunuz. Birinci sınıf kısmındasınız. Yemekler harika. Sizin en rahat bir biçimde seyahat etmeniz için tasarlanmış, yatak gi bi bir
İnsanın içindeki kimi eğilimleri değiştirmeden, yaşamı degiştirmeye kalktık-saçmalık burada. O zaman gerçek anlamda bir değişimi yaşamak değil, yalnızca bir nesnenin yerini başka bir nesneyle, duyguyla, düşünceyle degiştokuş etmek durumunda kaldık. Her şeyin çoraklaştıgı bu gibi yerlerde, kendi bedenimiz de kimi kurtarılmış bölgeler bulmamız kaçınılmazdı aslında. Yağmur bir şeyleri silebildigi gibi, besleyebilir de. Anımsamak istiyorum şimdi, yalnızca anımsamak. Aklım tekmelenmiş bir sokak köpeği gibi uzun uzun uluyor. Bunun için ölümden böylesine çok söz etmek durumunda kalıyorum ve öylesine yaşamla doluyum ki, bir tek anının, bir tek yüzün, gülüşün bile ölmesini aklım almıyor. Yaşamım, ölümün elinden kurtarılacak şeylerin bir toplamına dönüştü.