Kalabalık geceleri bekleyen yalnız kahvaltılar için hep acele ediyorduk. Yağsız beyaz peynir tadında ilişkiler kuruyorduk. Seviyorduk. Sevmeyi seviyorduk. Bazı elele yürüyüşlerde yağmur yağsın istiyorduk.
Hangi sevdanın üstüne yağmur yağsa, biz onu aşk belliyorduk. Hijyene önem vermiyorduk. Beyaz çarşafların üstündeki lekeler aşklarımızın haritalarıydı. Hangisi biz, hangisi yavru vatan orada anlıyorduk.
Aşk yasaklandı artık halka açık yerlerde
El tutmak yol açıyor diye hesapsız susmalara
Kaldırdık tüm tutuşmaları
Yasak kelime oyunu yapmak
Yalan söylemek mecburi
Ve serbest ayyuka çıkmak
Artık yağmur sonraları toprak kokmak yasak
Tomurcuklanmak günah
Ve bir insan gözü yüzünden yüz gün art arda uyumamak
Kimse ölmesin diye kimsenin aklında
Her sevdalı verdiği sözü geri alacak
Güneşi, ayı hatta hiçbir tabiat olayı
Şahit gösterilmeyecek hiçbir sevdaya
Ne deniyorsa ona atacak kalp
Ve süresi yirmidört saate çıkarılacak
Meskûn mahalde ağlamanın
Ne verdin de ne istiyorsun yazacak ilkokul fişlerinde
Ve her gün
Her sevişmede
Veresiye değil
Peşin satan kazanacak.
Ben giderken en çok seni götürdüm
Aklımın nakliyesiydi asıl yoran taşıyıcılar
Yardan düşmüştüm yaralarım yardan armağandı
Kutsal kitabım da ziyan edilmiş sevgililer atlası
Bense sevmeyi beceremedim
Belki de sevilmeyi
Benim sevmeye engel evcil acılarım vardı
Ben yağmur ağladım bir şehre yağdı
Ben şehre ağladım bir yağmur yağdı
Ben bir ağladım şehre yağmur yağdı
Ben yağmur ağladım...
Yılmaz Erdoğan
Ben giderken en çok seni götürdüm
Aklımın nakliyesiydi asıl yoran taşıyıcılar
Yardan düşmüştüm yaralarım yardan armağandı
Kutsal kitabım da ziyan edilmiş sevgililer atlası
Bense sevmeyi beceremedim
Belki de sevilmeyi
-Yılmaz Erdoğan
yine seveceksin atila ağbi, mecbur.
başlayacak yine yağmur...
iyiyim zati bir şeyim yok
bir iki çıkmaz yara izi kasık arasında
bir de kör oldum,
ölü kızılderili meleklerin
iri kasabasında.
dışarda yağmur yağıyor,
tek ıslanan benim
içerdekiler içinde...
içerdekiler, içinde.
içerdekiler, içinde.
dışarıda sebepsiz güneş,
içimde yağmur sıkıntısı,
sen susuyorsun.
'beni anlıyorsun değil mi?'
bu soruya rastlayamazsın
hiçbir gerçek trajedide,
çok acıklıdır,
hiçbir șey anlaşılır değildir
romeo'nun da
jülyet'in de
ölümünde
anlayacak ne var,
aşk için yaşamanın
ya da ölmenin içinde.
dışarıda yağmur, sen gülüyorsun,
dışarıda yağmur yağsın ki sen gülesin..
hava kuru...
hava yaz ayazı...
evet bir zamanlar melekler yaşardı bu şehirde
öldürmek için değil yeşertmek içindi rüzgâr,
bu tepeler bu kadar dijital değildi
içinde kurtlar uluduğu zamanlar...
dışarda yağmur yağıyor, kedi yavrusu...
dışarıda yağmur yağıyor.
sen gülüyorsun.
alnında tetikçi bir su damlası.
ıslak saçların yanaklarında
gülüyorsun.
dışarıda yağmur, kedi yavrusu.
yokluğuna türkü yakmaktan usanmış bir ozanın
gölge düşürmesidir tüm yazdıklarına...