BİR GÜN SABAH SABAH Bir gün sabah vakti kapıyı çalsam, Uykudan uyandırsam seni: Ki, sisler daha kalkmamıştır Haliç ten. Vapur düdükleri ötmektedir. Etraf alacakaranlık, Köprü açıktır henüz.
1941 Mart'ının bir akşamında, yazar Virginia Woolf eve sırılsıklam gelir ve intihara teşebbüs eder, fakat başarısız olur. Maalesef, yaşamın yüküne dayanamayan Woolf, birkaç gün sonra, 28 Mart 1941'de intiharı yeniden dener ve bu defa başarılı olur. Ruh sağlığıyla ilgili problemlerinden kaçmak için ölümü seçen Woolf'un cesedi Ouse Nehri'nde bulunur. Yazarın ceketinin cepleri ağır taşlarla doludur... Yazarın bu yürek parçalayan son mektubunu, öldüğü gün eşi Leonard bulur. İşte o mektup: "En sevdiğim, Yine delirecekmişim gibi hissediyorum. Bu korkunç günleri atlatamayacakmışız gibi hissediyorum. Ve giden zamanı geri çeviremeyeceğim. Sesler duymaya başlıyorum ve konsantre olamıyorum. Bu yüzden yapmam gereken şeyi yapıyorum. Bana verebileceğin en büyük mutluluğu verdin. Kimsenin yapamayacağı şeyleri yaptın. Bu kadar şeyden sonra iki insanın birlikte daha mutlu olabileceğini sanmıyorum. Ben artık savaşamayacağım. Biliyorum, senin hayatını mahvediyorum, bensiz daha mutlu olacaksın. Görüyorsun bu mektubu bile doğru düzgün yazamıyorum. Okuyamıyorum. Hayatımdaki bütün mutluluğu sana borçlu olduğumu söylemek isterim. Bana karşı inanılmaz sabırlısın ve iyisin. Şunu söylemek istiyorum -aslında bunu herkes biliyor- eğer biri beni bu durumdan kurtarabilecek olsa bu sen olurdun. Her şey beni terkedip gitti ama senin iyiliğin hep benimle kaldı. Artık senin hayatını mahvetmeyeceğim. Kimse bizim seninle mutlu olduğumuz kadar mutlu olamazdı."
Reklam
40 Yaşındasın Rahmetini umarak Günahkar bir dille; Allah Azze ve Celle Ya Rasulallah, lemlere rahmet hayatın geçiyor kalbimizden,
DESEM Kİ Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır,Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor,Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,Senden kopardım çiçeklerin en solmazını,Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,Sende tattım yemişlerin cümlesini. Desem ki sen benim için,Hava kadar lazım,Ekmek kadar mübarek,Su gibi aziz bir şeysin;Nimettensin, nimettensin!Desem  ki...İnan bana sevgilim inan,Evimde şenliksin, bahçemde bahar;Ve soframda en eski şarap.Ben sende yaşıyorum,Sen bende hüküm sürmektesin.Bırak ben söyleyeyim güzelliğini, Rüzgârlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber.Günlerden sonra bir gün,Şayet sesimi farkedemezsen,Rüzgârların, nehirlerin, kuşların sesinden,Bil ki ölmüşüm.Fakat yine üzülme, müsterih ol;Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini,Ve neden sonraTekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede,Hatırla ki mahşer günüdürOrtalığa düşmüşüm seni arıyorum. CAHİT SITKI TARANCI
Alıkça yazdım bu sabah sana yine; şimdi sevgi taşan iki mektubun geldi. Bunların karşılığını salı günü karşılaştığımızda vereceğim. İçimde ya da dışımda beklenmedik bir şey olmazsa, salıya Viyana'da olacağım. Yanılmıyorsam salı günü bayram, mektup ya da telgraf eline geçmeyebilir. Seninle buluşacağımız yeri şimdiden yazabilsem ne iyi olurdu değil mi? Ama olmaz, buluşacağımız yeri şimdiden bildirirsem, boğulurum o zamana kadar. Üç gün üç gece o yerin bomboş kalacağını ve ancak salı günü belli bir saatte orada olabileceğimizi düşünmek çıldırtabilir beni. Şu yeryüzünde bana yetecek kadar sabır var mı dersin, Milena? Bunun karşılığını salı günü verirsin.
Sayfa 75
Kaybettiğimiz ruhlara, Tam 13 yıl oldu. Eğer Tanrı varsa ve canı sıkıldıkça dünyayı çeken uydusundan burayı izliyorsa, benim gibi kadınların kanallarına denk geldikçe kanalı değiştiriyordur. Bizi eski bir Türk filmi dramında bayağı buluyordur, yüksek zümre edebiyatını seven züppe yaratıcı. Ondan ölesiye nefret ediyorum,
Reklam
1.000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.