Günlerden ne olduğunu bilmiyorlardı, oysa mevsim kıştı. Her gün bir çiçek açar, bir çiçek solardı... Gökyüzü bir kararır, bir açılırdı. Hayatın tanımı bu değil miydi zaten? Hayatta siyah ve beyaz yan yana olamazdı. Yan yana olurlarsa karışır, gri olurlardı. Gündüz ve gece, bir arada kalamazlardı. Aşağısı ve yukarısı bir olamazdı. Başını kaldırdığında aşağıyı göremezdin, başını eğdiğinde yukarıyı. Bu dünyada bir arada olabilecek pek çok şey vardı. Ama bir arada olamayacak şeyler birbirine en çok yakınlaşanlardı...
GECE YARISI
Dizilir ince ince, alnına bir soğuk ter!
Gâvur mahallesidir evimin yukarısı,
Rüzgârın salladığı bir çan durmadan öter.
Bu ses aynı şekilde uzayacak yarın da!
Bazan bir ışık gezer, tamam gece yarısı,
Karşıdaki bir evin pencere camlarında...
Şimdi gözyaşlarımla karanlığı delerim;
Bana hatırlatıyor uzun uzun her akşam
Simsiyah servileri bembeyaz perdelerim!
Korkudan büzülürüm usulca bir kenara;
Yatmak için yerimden azıcık kımıldasam,
Gölgem bir hırsız gibi tırmanır duvara.
Cevdet Kudret SOLOK
"Hayat döngüsü para kazanmak üzere kurulmuştu. Bazıları benim gibi doğuştan şanslı sayılıyordu ki bu ne büyük bir yanılgıydı. Yollar ve sonlarla ilgili hikayeleri çoğu bilmiyor ya da duymazdan geliyordu. Bu bağlamda baktığımız zaman ben, o yolun sonundaydım, gökdelenin en üst katında ve buradan baktığımda hiçbir şeyin sanıldığı gibi harika olmadığını görüyordum. Ama onlar bir yoldaydı. Başını kaldırıp yukarıya bakabiliyorlardı, bir gün oraya ulaşabilme hevesiyle, azmiyle çıkıyorlardı basamakları. Asıl önemli olanın, asıl güzel olanın yukarısı değil basamaklar olduğunu bilmiyorlardı. En yükseğe çıkmış ve sonra en aşağıyı görmüştüm ve biliyordum işte, bir daha o kadar da yukarıya çıkamayacaktım, zaten artık o kadar da yukarısı yoktu. Gökyüzü bile aşağıdaydı artık. Ve bunun zenginlikle ya da yoksullukla bir ilgisi yoktu. Bu başarı ve başarısızlık, güzellik ya da çirkinlik, büyük küçük her şeyle ilgiliydi. Daha zengin olmak, daha güzel olmak, daha başarılı olmak... Hiçbir şey insanı artık diğerinden ayırmıyordu, insanlık hayatın içinde öyle bir boyuta evrilmişti ki herkes, kim olursa olsun, kendi mücadelesini veriyordu. Daha fazlasının insanlığı unutturduğunu görmüştüm, daha azının ise insan olmaya yetmediğini."
İsa'nın neredeyse çıplak olmadığı bir haç hiç görmedim. Hiç şişko bir İsa görmedim. Ya da vücudu kıllı bir İsa görmedim. Gördüğüm her haçta İsa, belinden yukarısı çıplak olarak bir kot markası veya erkek parfümü için modellik yapacak görünüşte.