Evet, Şeyma kırmıştı gönlünün zincirlerini. Hem de yüzlerce insanın gözleri önünde, kimseye fark ettirmeden kırmıştı zincirleri. Çözmüştü dilinin kemendini ve tercüman olmuştu Yasin’in bir türlü kendisine açmaya cesaret edemediği duygularına. Şeyma, kendi kendine ilanı aşk ediyordu sahnede, Yasin susuyordu. Gözlerinde, dile gelmemiş bir duanın kıvılcımlarını sunuyordu Şeyma’ya. Şeyma ise, “âmin” tadında tebessümler yolluyordu Yasin’e ve kırıyordu zincirlerini zikrolunmaya yasaklı cümlelerin. Kimseye fark ettirmeden özgür bırakıyordu, öksüz bir yüreğin hacetlerini gizlice.
"Ellerimde papatya kokusu, sana yazıyorum. İzin ver, aramıza söz girmesin... O, sevgime hep yabancı olmuş o dil girmesin. Sen, o büyülü sesinle şiirler oku bana... Yüreğime dokun, görmediğim ellerinle."