Avukatlarının bir diyeceği olup olmadığını sormaları üzerine Yusuf, "Çok iyiyim!" dedi. Ve şu sözleri ekledi "Biz inanıyo ruz ki, bu mücadele bizim ölmemizle son bulmayacak..." Kısa bir suskunluktan sonra Yusuf avukatlarına, "Son bir kez Deniz'i görmek istiyorum," dedi.
İnfaz savcısı Yusuf'un bu sözü üzerine, "Buna ne lüzum var?" diye araya girdi. Avukatlar, "İdam hükümlülerinin son arzulanının yerine getirilmesi bir gelenektir, bunda bir sakınca yoktur, her üçünün de birbiriyle görüştürülmeleri gerekir," diye direttiler.
Yusuf, odasından alınarak Deniz'in yanına getirildi.
Sanki, günlerce süren ölüm orucundan çıkan onlar değildi. Sanki, az sonra darağacında can verecek olan onlar değildi. Uzun bir hasretlikten sonra buluşan iki kardeş gibi kucaklaştılar. Öpüştüler. Dizleri ayaklarındaki zincirleri zorladı bir an. Omuzları arkalarından bağlı kollarını zorladı bir an. Sessiz bakışlarla veda ediyorlardı birbirlerine. İkisi de birbirlerine, yapacakları şeylerden emin bir duyguyla bakıyorlardı.
Ayları yıllan tutmuştu arkadaşlıkları, daha önce birçok kez birlikte ölüme gidip gelmişlerdi.
Şimdi bu son yolculuklarından bakışları, saniyelerle sınırlıydı. Bakıştılar... Bir ömür boyu kadar uzun bir bakış... Ama bir kelebeğin ömrü kadar bile değil.
Birlikte "Tamam" der gibi görevlilere baktılar. Yusuf döndü, görevlilerin arasında zincir şıkırtılarıyla odasına doğru yürüdü...
Bu sırada avukatlar Hüseyin'in olduğu odaya yönelmişlerdi.