Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.6
Ödül almak için ülkesini kötüleyen biri
Bu şahsin çoğu kitabını okudum inanın beş para etmez. Gidin vaktinizi güzel şeylere ayırın. Bu şahıs tam bir hırsız. Zaman hırsızı. Ve kanı da beş para etmez zira aldığı ödül ile vatanını nasıl satmıştır yalanlarla araştırıp öğrenebilirsiniz
Arka Kapaktan
Kaderim senin ellerinde… Kamelyalar, çok fazla ilgi çekmeyen çiçeklerdendir. Bu çiçekler, güller kadar sevilmiyor. Lale veya zambaklara yaptığımız gibi, kamelyalarla geçmişe dalıp gitmiyoruz. Gardenyaların kokusu, yıldız çiçeklerinin gösterişi bu çiçeklerde yok. Çiçek buketlerinde güzel durmuyorlar. Çiçek açtıklarında çok geçmeden yaprakları sararıp yere dökülüyor. Yine de kamelyalar her zaman kendi sessiz, ölçülü hallerinde muhteşem dururlar. Orada yatarken kamelya tohumunun neye dönüşeceğini ve güzel çiçeklerini hayal ettim. Onun hikâyesi, tıpkı benim gibi üzücü, belirsizliklerle dolu bir hikâyeydi. Acıyla dolu… Hayatım son kamelya gibi. İkinci Dünya Savaşı'nın hemen öncesinde, son kalan kamelya türü Middlebury Pembesi bir İngiliz malikânesindedir. Amatör bir botanikçi olan Flora çiçek hırsızı uluslararası bir şebekeyle çalışmak zorunda kalır. Son kalan kamelyanın yerini öğrenmek için bu malikâneye dadı olarak gelir. Onun malikânedeki varlığı yeni bir aşka doğru sürüklenirken bir dizi korkunç cinayetin tehdidi altında kalır. Bundan neredeyse yarım yüzyıl sonra, bahçe tasarımcısı Addison, kaderinden kaçmak için kocası Rex'in ailesinin yeni aldığı bu malikâneye kocasıyla birlikte gider. Bu büyüleyici kamelyanın hikâyesiyle burada bulduğu eski bir kitap sayesinde tanışır. Bu kitabın sayfalarında aynı zamanda karanlık sırlar vardır. Bu sırlar acaba Addison'u Flora'yla aynı kadere mi sürükleyecektir?Sarah jio
SPOILER İÇERİR!
Ön Yazı:
Bu kitap beni benden aldı. Kitabın sonunda Sherlock Holmes' e gönderme yaparak bitirmesi Arsen Lupen' in seviyesini bizlere göstermiş oldu. Hırsız olsaydım eğer Arsen Lupen' i kesinlikle idol olarak alırdım. Tek kelime ile süper!
Maurice Leblanc - ARSEN LUPEN
Kitabın Künyesi:
Kitabın Adı: Arsen Lupen
Kitabın Yazarı:
Serinin son kitabı. Hoşçakalın Genç Elitler. Hoşçakal Beyaz Kurt -Adelina Amouteru.
Hoşçakal Baş Engizisyocu- Teren Santoro.
Hoşçakal Ölüm Meleği -Enzo Valenciano.
Hoşçakal Yıldız Hırsızı -Gemma.
Hoşçakal Rüzgargezen - Lucent.
Hoşçakal Örümcek - Dante.
Hoşçakal Violetta Amouteru.
Hoşçakal (En sevdiğim karakter) Afsuni.
Hoşçakal Yağmurcu-
Reşat Nuri Güntekin'in Edebi Kişiliği
Yazın yaşamına 1918'de, Cemal Nimet takma adıyla yazdığı "Harabelerin Çiçeği" adlı romanı ve "Eski Ahbap" adlı öyküsüyle başlamıştır.
Asıl ününü "Çalıkuşu" adlı romanıyla kazanmıştır. Bu romanın merkezine, Anadolu'da yaşamayı seçen idealist, aydın Türk kadınını yerleştirir.
Bu kitabın konusunu saatlerce anlatabilirim. Kitapta bir geçmişe birde günümüze gidip geliyoruz.
Geçişler o kadar iyi zaman dilimleri arasında, acaba ne olacak diye hemen okuyup diğer bölüme geçmişken buluyorsunuz kendinizi.
Sonra bir bakmışsınız sona gelmişsiniz.. Dil mükemmel derecede akıcı.
Kitabı okuyun demiyorum, mutlaka okuyun diyorum.
Kitabımız da 2 ana karakter var. Flora ile Addison... Birisi 1940 yılında diğeri 2000 yılında yaşayan iki genç kadının İngiltere’de ortak noktası, Livingston Köşkündeki bir çiçek.. Flora, bir çiçek hırsızı ile anlaşma yaparak köşke dadı olarak giriyor.
Addison, geçmişinden kaçarak eşiyle köşke geliyor. Ve köşkün geçmişini, çiçeğin esrarının peşine düşüyor.. Kitabın kendine has bir çekiciliği var. Okurken elinizden bırakamayacaksınız. Livingston köşkünün ve çiçeğin gizemi çok hoşunuza gidecek.
Önce filmine denk gelip merak ettiğim için kitabını da okudum. Hikayeyi Azrail'in bakış açısından anlattığını filmin sonunda anlamıştım. Güç, gerçekten tehlike arz eden bir arzu. Hem düşmanlarına hem de taraftarlarına her zaman zarar vermiştir. O dönemin Almanyasında hem başka ülkelerle savaşan hem de kendi ülkesindeki karışıklıktan faydalanarak iktidara gelmiş ve kendi vatandaşlarına bile özgürlük tanımamış bol bahanesi olan acımasız bir hükümet. İster komunist olsun ister eşcinsel insan haklarını hiçe sayıp insan öldürmenin bu derece kolay olabildiğine şaşırdığım olaylar zinciri.
Spoiler: kitaptaysa ailesi komunist diye sürgün edilmiş bir kız çoçuğunun başka bir aileye evlat verilmesiyle başlıyor hikaye. Bu derece ırk sorunu yaşayan bu ülkede herkesin sarışın, mavi gözlü olması gerekiyor oysa bu kız esmer ve kahverengi gözlere sahip. Daha sonra bu eve yahudi bir adam geliyor. Sonuç olarak insanların bilinçli bir varlık olmasından kaynaklı diğer canlılardan üstün görüldüğü bu dünyada ne kadar aciz varlıklar olduğumuzu savaş ve katliamlarla daha da vurgulamış yazar. Kitabın sonlarına doğru gerçekten kız ne yapacak şimdi dedirtti bana. Neyse ki acı yaşanmışlıklara rağmen uzun bir hayat sürüp mutlu olduğunu gördük.
“Bakın, melez olmayı ben istemedim.
Siz de melez olduğunuzu düşünerek bu satırları okuyorsanız, tavsiyem şu: kitabı hemen kapatın! Anne babanız nasıl doğduğunuza dair hangi yalanı söylediyse ona inanın ve normal bir yaşam sürmeyi deneyin.
Melez olmak tehlikeli. Korkunç. Çoğu zaman da pis şekillerde, acı çektirerek öldürüyor sizi.
Şayet normal bir
sanırım Hasan Ali'ye dair 5 veya 6. kitabı olsa gerek bunu da sevdim. çoğu kişi yazarın yazım sitilini eleştirse de ben okurken büyük keyif alanlardanım. geçmiş ile şimdiki zaman, hayal ile gerçek arasındaki o gidip gelmeleri sevmişimdir. sadece bu kitabında son kısmı biraz soru işaretleri ile bırakmış diyebilirim.
Kitabın konusuna gelecek olursak çoğunlukla olayların başında olan Ziya karakteri var. Kendisi şehir hayatını bırakıp askerlik arkadaşı olan Kenan'ın yanına gelip orada bağ evine yerleşmesi ve yer yer askerlik anılarının yer aldığı, Güneydoğu'nun bir yeri Urfa'da sınırda bir yerde geçen askerliği ve orada imkansızlığın ve zor şartların askerliği ve insanları ne kadar yıprattığı ve kişiyi hayal mi gerçek mi arasında bocalamaya götüren ve kendilerinin de bir sonuca varamadığı, daha sonra ise köy halkının yanlış ve bağnazca dedikodu kazanlarının dönmesi ve Ziya'ya yakıştırılan çirkin yakıştırmalar ve kendisinin köy halkı tarafından öldürmek için peşine düşmesi ile süren kovalamaca ile bulan bir son...
kitapta hem dost ve arkadaşlığın , vefa ve minnet duygusu, insanların hırsızı, kibri ve insanlığın o kayıp vicdanı kitabın genel içeriğinde çeşitli olay ve karakterler üzerinden anlatılmış diyebilirim.
Kim bilir hayat sanrıların vücut bulmuş halidir..
