Tehlikeyi sezer sezmez sandığından, beyaz, parlak kemikten yapılmış bir İsa'yı bulup çıkarmış, yastığının altına saklamıştı. Sandığın dibinde, yırtık iş gömlekleri ve kadife paçavraların
arasında, yıllardır onu unutmuştu. Sanki İsa, yalnızca ağır hasta olunduğu zaman alınan bir ilaçmış da, yaşadığımız, iyi günler gördüğümüz, yiyip içtiğimiz, öpüştüğümüz zaman gereği olmazmış gibi...
Sayfa 292