Biliyordum ki, toprak katı ve tabiat zalimdir ve insan cinsi bozuk bir hayvandan başka bir şey degildir, biliyordum ki, insan hayvanların en kötüsü, en bayağısı ve en az sevimli olanıdır. Evet, bilhassa en az sevimli olanıdır.
Romanda İstanbullu bir gazi ile ücra bir köyde Kendi haline bırakılmış cahil köylü arasındaki çatışma gayet iyi ve yerinde işlenmiş. Toplum tarafından dışlanması hor görülmesi onu anlayan tek bir insan olmaması gibi durumlari sonuna kadar hissettirdi. Özellikle kahramanın onca şeye rağmen yılmayan usanmayan umudu, milli mücadele zamanları, savaş esnasında gazeteden öğrendiği o müjdeli haberleri insanda çok tuhaf bir duygu oluşturuyor. Oraya kadar herşey tamam ama ne yazık ki yazar kahramanın Emine' ye karşı olan aşkını bana asla hissettiremedi. Okurken kahramanın hissettikleri bana öyle şizofrence geldi ki ister istemez sinirlendim bile. Yapay bir aşktan fazlası değildi. Tek taraflı aşkı bir zaman sonra yalnızca ümit ettiklerini doğruymuş gibi kabullenmeye gitti. Emine' nin bir saniyelik göz kaçırması durumunda kahraman onlarca dizelik bir tez yazmaya başlıyor. Kendi kendine fikirler üretip bunu doğru kabul ediyor. Hissettiği aşkı yansıtamadi. Yakup Kadri belki de milli mucadeleye öyle odaklandı ki aşk kavramı o nedenle böyle zayıf kaldı. Neyse onun dışında sonunu daha çarpıcı beklerdim. O açıdan da biraz zayıf gibi ama yinede bütün olarak verilen mesajı ve romanı beğendim.
İşte bak, onun bağrındaki yara gibi benim de bağrımda bir yara var artık. Onun ince dalı üzerindeki kadehte alevler, benim zavallı gönül kadehimde yangınlar... Onun ateși renginden, benimkisi dumanından bilinir. Onun her yerde başka lakabı, benim her menzilde başka adım var.
Tabiatta herhangi bir sey haddini aşınca zıddına dönüşür. At arabasının tekerleri çok hızlı dönmeye başlayınca sanki tersine dönüyor gibi görülür. O halde bütün üzüntülerin sonu mutluluk, bütün gülmelerin sonu gözyaşıdır. Sevincin de, hüznün de aşırısı insanı öldürür. Kahkahalarla gülen kişinin gözünden sonun da yaş akar...
"Ona karşı öyle bir arzum var ki, bu arzuyla Allah'a yalvarabilseydim tüm günahlarım bağışlanırdı. Bu arzuyla dua edip istesem, vahşi hayvanlar merhamete gelir, insanlara zarar vermekten vazgeçerlerdi. İçimde öyle bir alev yanıyor ki söndürme amacıyla su içmeye kalksam suda boğulurdum. İsterdim ki o hayattayken yüreğimi bir bıçak ile yarip açsınlar, onu içine yerleştirsinler, sonra da göğsümü kapatıp diksinler. Böylece hep yüreğimde kalsın, diriliş gününü başka yerde değil, orda beklesin, ben yaşadıkça o da yaşasın, kabrin derin karanlığına girdiğimde de yine kalbimin içinde benimle olsun.
Sayfa 213 - derkenar~ Birbiri için can veren aşıklarKitabı okudu