Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Mutsuz olmak için harcadığın tek bir an sana geri gelmeyecek. Yaşamının ne zaman başladığını biliyorsun ama ne zaman biteceğini bilmiyorsun. Yaşadığımız her saniye bize sunulmuş bir hediyedir ve onu ziyan etmememiz gerekir. Mutluluk şimdiki zamanda yaşanır.
Yoksulluk kördür. Bindiği atı yemeye mecbur eden adamı tanımaz. Yoksulluk, düşmeden yürüyebilmesi için zenginliğin altına serilmiş kırmızı halıdır.
Reklam
Bense onların inandığı hiçbir şeye inanmıyorum. Ne fırsatlara ne de acıdan doğan acımasızlığa.
Gök ile yer arasında sıkışıp kalmıştım. Kar topunun içine sıkıştırılmış bir çakıl taşı gibiydim. Yaracak kafa arıyordum. Ama kanayan sadece ellerim oluyordu.
Aklım bir bataklıktı. Her şeyi içine çekiyordu. Ne zaman geri bırakacağıysa belirsizdi.
Tanrının yansıması olduğunu iddia etmek, ölünce ona dönmek, ölümlü bir deri çantada ölümsüz bir ruh taşımak. Çocuklar için bütün bunlar.
Reklam
Ben, ruhun varlığına inanmam. Ölümden sonra hayatta kalan hiçbir şey yoktur. Beden, insan zihninin organik düzeneğidir. Çalışıyorsa, hayattaysa düşünce üretir. Beyindeki elektrik akışının sona ermesiyle ne ruh kalır ne de zihin. Nasıl bir akü, elektriğin kendisi olduğunu iddia edemezse, insan da enerjinin kaynağı olduğundan söz edemez.
Korkmalısın. Çünkü acı bağımlılık yapar. Çünkü karaktersiz bir piç olmak bazen en kolayıdır.
insanlar...
Bulunduğumuz bölgeye, zor deniyordu. Zor bölge. Toprağın suçu değildi. Zor olan, üzerindekilerdi. Bitki ve hayvanlardan geriye kalanlar.
Elleri, ayakları, dirsekleri, karnı değil, canı yanıyordu. Bütün canı. Hayatta olduğunu kanıtlayan her şeyi acıyordu.
Reklam
Okulu siktir et ama askerliğini mutlaka yap, diyorlardı. Benim açımdan cahil kalmanda sorun yok, yeter ki asker ol. Çünkü kusura bakma ama, cehaletin umurumda bile değil!
Sürekli olarak kovulduğun, seni yutmak için sarsılıp yarılan bu dünyada yaşamaktan başka çaren yok. Mars çok uzak! Burası benim evim, diye bağırırsın. Siktir! Burası bir ev değil! Burası hiçbir şey değil! Dünya, insanın kabuğu değil. Burası bizim yuvamız değil. Kim bilir nereden kovulduk? Cennet mi? Hiç sanmıyorum! Hem de hiç!
Arkasında hiçbir teşkilatlı güç bulunmayan parmak, tetiği çekip, tek başına bir insanın sahip olabileceği bütün deliliği göstermeli. Uyuyan halkların yataktan düşme zamanı geldi. Gözkapaklarının jiletlerle kesilmesinin zamanı. Ebedi uykusuzluk zamanı. Şimdi suikast zamanı...
Ziyan olan vaktin arkasından ağlamanın faydası yok.
Ama siz yükseleceksiniz hep bembeyaz onlar aşağıda siyah kalacak! Sizin başınız bulutlarda dursun onlar balçıkta bacak! Siz tatlı rüyalarınızı görün, onlar terleyip sıçrayacak! Kavunun kabuğuna bıçağı indirin siz, onlar kaçışacak. Genişleyin siz merkezde onlar kenarda daralacak! Onlar seyrek bir fotoğrafta uzağa bakanlar. Onlar bir ömür taşlara su tutanlar. Onlar bir hatırada donmuş duranlar. Onlar bu dünyada yanmış da külde uyuyanlar. Siz nasıl da menekşe gözlüsünüz onlarsa hep aç gözlü! Ah siz ölümsüzsünüz dünya üstünde, onlar ölümlü. Ve siz nasıl da güzel kokuyorsunuz, insanın hası Onlar kenarda kirliler, onlar atık, onlar sası. Ah siz, nasıl da “Siz”siniz buram buram, onlar avam. Bu cahilin, yoksulun, barbarın ışık neyine, onlar ziyan! Siz “It was very amazing” derken “and fun” Onlar özür dileyenlerdi ağacın ruhundan. Balkonunuz çok yüksek sizin baş döndürüyor. Dünya pek alçak bir yer olacak yakında öyle görünüyor.
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.