Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Rastgo

Rastgo
@Rasttgo
Şüphesiz ki bu alıntıları siz okuyup anlayasınız diye yaptık. Twitter: RastgoCe
Dinin felsefi düşünceyi etkileme açısından önemini yitirdiği söylenebilir. Aslında buna önemini yitirmek diyemeyiz. Din dayanaksızca, çıktığı savaşta yenilmiştir
Reklam
Yalnız kalın, icadın sırrı buradadır; yalnız kalın, fikirler buradan doğar
Akıl inziva halindeyken ve kesintisiz kendi başınalığında daha çok işler. Düşünmek için büyük bir laboratuvara ihtiyaç yoktur. Yaratıcı zekayı köstekleyen harici tesirlerden uzakta hürriyet büyüyüp serpilir

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Aşkın yemişleri çabuk geçer, sanatınkilerse ölümsüzdür.
Reklam
Orphalese halkı davulun sesini boğabilir, lirin tellerini gevşetebilirsiniz ama tarlakuşuna şakımamasını kim buyurabilir?
2 milyon yıl önce Doğu Afrika'ya bir gezi yapsaydınız, çok tanıdık insan karakterlerine tanık olabilirdiniz. Bu insanlar aşık oldu,oynadı, yakın arkadaşlıklar kurdu, güç ve statü için mücadele etti. Fakat bunu şempanzeler, babunlar ve filler de yapıyordu. Tarih öncesi insanlarla ilgili bilinmesi gereken en önemli şey etraflarına, goriller, ateşböcekleri veya denizanalarından daha fazla etki etmeyen sıradan hayvan olduklarıdır.
Ama, tuhaf ve şaşırtıcı olanı, dünyada aramalıymışız, kendi içimizde değil! Kendi içimizdekini aramak, kendi üzerimizde o kadar uzun boylu düşünmek mutsuz edermiş bizleri.
Ikisi de büyük bir çekingenlikle çimenden yapılmış bir seddin üzerini bir aşk sığınağı ad ederek oturdular. ...Celal bey, Dilber'in ellerinden tutarak Üşüyor musun? Bu hafif rüzgar çiçeklerin nefesidir. Sana dokunmaz değil mi? - Hayır. Bana bu manzara, bu büyüklük dokunuyor.
-Bu yatağı aşağı indirin de ben sizin esiriniz olayım.Sana su taşırım. Bebeklerini giydiririm. Odanı süpürürüm. Beni bırakma. - Ben seni burada dolaba saklarım. Kimse seni bulup götüremez.   Bir çocuğun bir çocuktan medet umması, diğerinin insanlık sevgisine açık olan sevgiyle beslenmiş küçücük dost kalbinden doğan bir hisle yegane kurtuluş çaresi olarak"Ben seni dolaba saklarım" yolundaki himaye edici masum vaadini işitmek ne kadar tesirlidir.
Reklam
Gözlerim boğulandı. Sesimi çapaksız tutmaya çalışarak ağlamaya başlamaktan korkarak "Biliyor musun baba," dedim. "Saydığın o üç şey bende fazlasıyla var" Onun saydığı gibi saydım:"Fazla cesaret,fazla merhamet,fazla sevgi"
Mazimi öğrenmek istiyorsun, işte ben de sana anlatıyorum. Yalnız şunu bil Natalie, bu arzunu yerine getirmek için düşünmekten çekindiğim bazı acı ve iğrenç hatıraları çiğneyip geçmek zorunda kaldım.
Üç gün arka arkaya aynı şekilde onu yolda bekledim, sonra kapısının önüne gittim, karanlık pencerelerine baktım ve hiç bir şey yapmaya cesaret edemeyerek pansiyona döndüm. Her gün odamda oturuyor, kitap okumaya çalışıyordum. Bir tek harfini bile fark etmeden sayfaları çeviriyor, bazen dikkat etmeye azmederek baştan başlıyor, fakat bir kaç satır sonra gene zihnimin başka yerlerde dolaştığını görüyordum
Sayfa 126Kitabı okudu
Haftalardan beri uykumu kaçıran insanı, yanında yaşlı veya genç bir hovarda ile bu masalardan birinde bulacağımı ve bu kadar büyük bir ehemmiyet, bu kadar derin bir mana verdiğim kadının nefsini nasıl pazara çıkardığını görünce boş hülyalarımdan kurtulacağımı ümit ediyordum. Acı acı güldüğümü hissettim. İnsanlara olduklarından başka gözlerle bakmakta ısrar edişime içerliyordum.
Ölüm kamplarında satılmışlar vardı, iğrenç kişiler, arkadaşlarına işkence etmek, arkadaşlarını öldürmek için nazi cellatlarıyla birlikte oldular. Zorbalığın baskısı altında inleyen Avrupa'da iğrenç bakanlar vardı.Yahudilerin ve göçmenlerin kanı ile beslerlerdi zorbayı.... ... Böylelerine insan denmez. İnsanlıktan çıkmış satılmış uşaklardır onlar. İnsan "daha" insan olmak istediği sürece insandır. Değil mi ki insan ancak başkaldırmakla hayvandan ayrılır.
"Yalnız savaşmakla insan oluruz" Ne demek? Ömrümüz boyunca yaptığımız sayıya gelmez işlerden yalnızca bir kaçı tam insancadır; ötekiler, özleri bakımından, herhangi bir memelinin eylemlerinden ayrılamaz.
Reklam
Senin dairene çıktık. Sevgilim, Bu çıkışın, bu merdivenlerin benim için ne anlama geldiğini, nasıl bir sarhoşluk, nasıl bir karmaşa, nasıl delice, acı verici, neredeyse öldürücü bir mutluluk olduğunu anlayamayacağını söylersem, beni bağışlamanı dilerim.
Hilde yatakta uzanıyordu. Gözlerini aça aça tavana baktı. Çocukluğumda da böyle yatardım. Yine böyle yatacağım. Tepemin üstünde şu tavan ve uzaklardan doğru gelen hafif bir müzik. Başkalarının eğlendikleri yerlerden duyulan bir müzik!
Politikadan hiç anlamadım ve asker olarak da partiyle hiç ilgilenmedim. Fakat Almanya'ya inandım, Hitler denilen o adama inandım. Onun dürüst, özü sözü bir, sorumluluğun bilincine varmış ve haktanır biri olduğuna inanmıştım. Bizlere reva görülen haksızlıkları düzeltmekle yetineceğine inanmıştım.Başkalarına bin kez fazlasıyla haksızlık edeceğine değil. Budalanın biriymişim. Sadece politika açısından değil,psikoloji bakımından da. O adamın İsa peygamber olmadığını okul çocukları bile anlardı.Buna karşılık, manevracının biri, bir iç politika madrabazıydı. Bacağımı bu yüzden kaybettim.
"Oduncunun dediğine göre, insan bedenini çalıştırırken, bedeninden her şeyi beklerken, zihin, sende gördüğüm ışık benzeri tuhaf bir tinsel güce kavuşurmuş. Ne hissettin?" "Acının kadınların yoldaşı olduğunu"
Sayfa 184 - Can yayınlarıKitabı okudu
Ama insanın on dokuz yaşındayken duyduğu hüzün, hayatın güzelliklerini görmesini engelleyecek ya da önünden hoş bir kızın geçtiğini gördüğünde on dakikadan fazla sürecek kadar trajik olmuyor.