Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Doğanşahin

Doğanşahin
@dogansahin
Akademisyen
Doktora
Malatya
5 Haziran 1986
45 okur puanı
Eylül 2020 tarihinde katıldı
Oysa türümüz biyolojik bakımdan giderek daha standart bir kalıba giriyor. Çevreyi denetim altına alma ve standartlaştırma yoluyla (evde, arabada ve işyerinde klima ve ısıtma cihazlarıyla aynı ısı, aynı tip besin, yeme ve uyuma adetleri, aynı tip ilaçlar — özellikle penisilin) giderek daha tekdüze ve dolayısıyla daha zayıf bir tür haline geliyoruz. Ancak, bütün standartlaştırmaya rağmen, çevremizi denetlemeyi ve değiştirmeyi başarabildiğimiz için, hayatta kalma şansımız var. (Tabii, denetleme çabalarımız yüzünden sonunda ekolojik sistemi bozmamız ve böylece, her tür yaşama olasılığını yok etmemiz tehlikesi de mevcut.)
Sayfa 59 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Reklam
... Bunu, eşekler, mandalar, keçiler ve tavuklar arasında yaşamağa başladığım günden beri daha iyi anlıyorum, daha iyi görüyorum. Bu yaratıkların sadelikleri, samimiyetleri, içgüdülerindeki doğruluk ve isabet, bütün kusurlarını unutturuyor. İnsan içgüdüsü ise bozuktur. Onun için, doğruyu eğriden, çirkini güzelden, faydalıyı faydasızdan ayırmasını bilmez ve akıl denilen bir cehennem aletinin hükmü altında gülünç, kaba sersem ve patavatsız kıvranır durur. Gene onun için, hareketleri aksaktır, sesi ahenksizdir, neşesi yavan ve iğretidir. ...
Söylenti beklentilerin senaryosudur. Henüz gerçekleşmemiş olanın kuluçkada olgunlaşması...
Sayfa 120Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Tita , bebeğin zarif görünüşüne uzun uzun bakarken çocuklukta bir şey dilemenin ne kadar kolay olduğunu düşünüyordu. O zamanlar imkânsız diye bir şey yoktu İnsan büyüyünce anlıyordu ki her şey dilenemezdi: Bazı şeyler yasaktı, günahtı ya da ahlaka sığmazdı."
Sayfa 160 - can
...Şu temel gerçek, sevginin başkalarına sunduğun oranda sana geri dönmediği olgusu bir kez daha doğrulanmıştı...
Sayfa 112 - Kırmızı KediKitabı okudu
Reklam
... Bu adam, bu gencecik kadının er geç başına açacağı dertleri, üzüntüleri neden göremiyor? Aslında biz erkekler, ana kucağının sıcaklığını özlemekten bir türlü kurtulamayan saf yaratıklarız çünkü. Bizi kolayca baştan çıkaranın üstünlük ve değerine değil, salgı bezlerinin kör, acımasız, bozguncu gücüne boyun eğmekten kurtulamıyoruz. Erkek olmanın -kuşkulu- yetkinliğine tutunup, kurnazlığın, üçkâğıtçılığın, süsün püsün önünde çabucak yenilip yere seriliyoruz...
"İlhan, babasının bir bitkiye gösterdiği ilgi ve özeni nasıl olup da çocuklarından esirgediğine akıl erdirememişti hiçbir zaman. Bahçeden kopardığı ilk domatesi koklayıp okşarken, tozunu silip parlatırken mutlu, yumuşacık gülümser, ağaçlarıyla konuşurdu. Ama evde ürkütücüydü. Herhalde sevme enerjisini tüketmiş oluyordu evine geldiğinde. Çocuklarına verecek iyi, doğru, güzel bir şey bulamıyordu ya da kendinde."
...Sanayi Devrimi'nden önceki bin yıl süresince büyüme yılda 0.01 oranındaymış, diye okumuştu Doppler bir gazetede. Ancak yaşam standardı on yedinci yüzyılın ortalarından itibaren, elli yılda bir ikiye katlandı. Böylesine bir artış, Sanayi Devrimi'nden önce altı bin yılda gerçekleşiyordu. Sahip olmaya alıştıklarımıza, sahip olmaya alışılması manyakça yani. Pek çok kişinin bu bankın önünden aceleyle geçmesinin nedeni muhtemelen, güçlerinin yettiğinden daha pahalı bir sürü şey almış olmaları, diye düşündü Doppler. Sistem şu şekilde işliyordu: Tüketmek için para kazanmayı beklemeyelim diye bankalar borç vermek için sıraya girmişlerdi.
Sayfa 71 - YKYKitabı okudu
...işe gidiyorlardı, işten geliyorlardi, zamanı geldiğinde onları bir işe yönlendirecek eğitim kurumlarına girip çıkıyorlardı ki, bir gün gelip nakit para ödemeden edindikleri evlerin, dairelerin, arabaların, malların borcunu ödeyebilsinler; pek çoğunun ölene kadar kurtulamayacakları borç batağını bir an olsun unutabilmek ve biraz da kafayı dağıtmak için bir yerlerde geçirecekleri tatillerin parasını ödeyebilsinler.
Sayfa 71 - YKYKitabı okudu
...İyi günde, kötü günde, demiştik evlendiğimizde. Sorun, aynı günün, biri için iyi diğeri içinse kötü olabilmesinde elbette.
Sayfa 26 - YKYKitabı okudu
Reklam
İki tarafa da mutluluk getiren evlilikler azdır ama vardır. Hayatta bazen bunun örneklerine rastlarız
Sayfa 128 - ÖtükenKitabı okudu
Sağlıklı bir gözün, parmağın ya da dişin farkına bile varmazsınız. Ama toz kaçmış bir göz, iltihaplanmış bir parmak ya da apseli bir diş kendini hissettirir. Benliğin bilincine varmanın bir hastalık olduğu açık değil mi?
İthaki, Ağustos 2012Kitabı yarım bıraktı
- Dün gece uyumadım. - Niçin? - Yeşil meselesi... - Yeşil? - Hatırlamadınız mı? Otomobilin yeşilini beğenmediniz. - Hatırladım. - Eskiden beri yeşili sevmez misiniz? - Sevmem. - Sekiz ay evvel seviyordunuz. Göz kapaklatı çırpındı. - O yeşil başka. Çağla bademiyle tirşe arasında bir ton. Çok severim onu. Otomobilin yeşili değil. İzah mükemmeldi. Gülümsedim. Dün gece bu nüansı niçin kaçırmıştım? İçimdeki muhalefetin oyunudır bu. Kalbe karşı bu muhalefetin akıldan veya gururdan geldiği sanılır. Bence bu, kalbin kendi kendisine karşı müdafaasıdır. Sevgilide kaybolmamak için nefret sebepleri arar, bulamazsa yaratır. İşte böyle kendi kendini aldattığını anlayınca da utanır ve ona daha çok bağlanır. Kendi yalanlarını affetmeyen kalbin kendine verdiği cezalar.
Sayfa 57 - Ötüken YayıneviKitabı okudu
Epikuros bütün felsefesini mezar taşındaki yazıda özetlemiştir: Ben varsam ölüm yok; ölüm varsa ben yokum
Sayfa 47 - Alfa YayıneviKitabı yarım bıraktı
"Yaşamın ancak ne yaptığınızı düşünürseniz yaşamaya değer olduğunu söylemişti." (Sokrates'e atıf yapılıyor)
Sayfa 15 - Alfa FelsefeKitabı yarım bıraktı
"Bu Kerim de saza, çöküre hizmet etti az biraz, ozanın Yunus; az kalsın âşık takımına katılacaktı ya, bereket..." "Sakın bizden koptu da sizin kanlı Azrail bölüğüne mi katıldı?" "Katıldı Allah'ıma şükür... Kanlı Azraik bölüğüne geldi mi, dünya kurulalı beri kılıç mı daha kanlı, kalem mi, ayırt edilebilmiş değildir. Bence kılıcın yarası bir, kalemin yarası bin... Kılıç eri dilerse sahip okur kılıcına... Sen dünyanın yüzüne salmaktasın yazdıklarını... Kopar gider, nerde n'işler, bilir misin? Gerisin geri 'Toplayım' desen yeter mi gücün? Dediğini dememiş olmak, elinde mi?"
Sayfa 205 - İthaki YayıneviKitabı okudu
Reklam
...Uzun yaşamak yiğitlikti, bu yiğitlik, gitgide yalnız kalmaktan, buna yiğitçe dayanmaktan gelse gerekti.
Sayfa 146 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
"Bir sanatçının en güzel eseri hiç bitmeyecek olanı değil mi" Yazar, Yusuf Atılgan, bu cümleyi yazarken acaba hiç 《Belki, ben de bir eserimi tamamlayamayacağım, hiç bitiremeyeceğim》 diye düşünmüş müdür? Yusuf Atılgan, Canistan romanı üzerinde çalıştığı dönemde vefat etmiştir.
Sayfa 138 - Can YayıneviKitabı okudu
- ... Demek arada beni düşünüyorsun? - Evet. - Beni çok düşünmeni istemem. - Nedenmiş o! Düşünmeden edemem, biliyorsun, seni seviyorum ben. Sigarasını küllüğe bastırdı. "Nasıl kolayca söyleyiveriyor bunu. Sevmek! Kelimelere herkes kendine göre bir anlam, bir değer veriyor galiba. Bu değerler aynı olmadıkça iki kişi iki ayrı dil konuşuyorlarmış gibi olmuyor mu?"...
Sayfa 89 - Can YayıneviKitabı okudu
- Galiba sizi anlıyorum. - Yanılıyorsun. "Siz" anlanamaz "sen" anlanır. Bazı kitaplarda "sizi seviyorum"u okuyunca gülerim. Sanki "siz" sevilirmiş! "Sen" sevilir, değil mi? - Seni anlıyorum. (Kızardı.)
Sayfa 76 - Can YayıneviKitabı okudu
Yaman adamdı bu dilenci. İnsanların işten dönerken ucuza huzur satın aldıklarını biliyordu.
Sayfa 54 - Can yayınlarıKitabı okudu
Bir bakkal gördüm (yiyecek maddelerin satıldığı yere bakkal denirdi). Bakkalın sahibi sakin, dengeli ama kafası biraz az çalışan, inatçı biridir, onu iyi tanırım. Adam dükkânını savunuyordu. Pencereler, kapılar hep kırılmış, adam içeride tezgâhın arkasına saklanmış, içeri girmeye çalışan kaldırımdaki saldırganlara tabancasıyla ateş ediyordu. Dükkânın girişinde birkaç ceset vardı, bunların dükkân sahibinin o gün daha önce öldürdüğü adamlar olduğunu tahmin ettim. Uzaktan onları izlerken yağmacılardan birinin bitişikteki ayakkabıcının camlarını kırıp dükkânı kasten ateşe verdiğini gördüm. Bakkal sahibinin yatdımına gitmedim. Böyle şeylerin vakti geçmişti. Uygarlık çöküyor ve artık herkes kendisi için yaşıyordu.
Sayfa 33 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2. BasımKitabı okudu
Reklam
Siz tam bir yabanisiniz. Baksanıza,insan dişlerini boynuna asma âdeti de başlıyor. Bir sonraki kuşakta da kulaklarınızla burnunuzu deldirip süs diye kemik veya deniz kabuğu takarsınız. Gayet iyi biliyorum. İnsanoğlu uygarlık yolundaki kanlı ilerleyişine başlamadan önce, ilkelliğin karanlığına giderek daha çok mahkûmdur. Sayımız artınca ve herkese yer olmadığını hissettiğimizde birbirimizi öldürmeye başlayacağız. O zaman da beline, yüzdüğün kafa derilerini asarsın artık. Sen benim torunlarımın en nazikisindir Edwin, sen bile bir domuzun iğrenç kuyruğunu üstünde taşımaya başladın... At onu Edwinciğim, at onu gitsin.
Sayfa 13 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2. BasımKitabı okudu
İrfan sahibi olabilecekken, olamamış kişinin durumu, bir trajedidir bence. (Metin içerisinde Thomas Carlyle'den yapılan bir alıntı olduğu belirtilmiştir.)
Sayfa 104 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Raskolnikov kafasındaki "kocakarıyı öldür" düşüncesini def etmek üzereyken sokakta rast geldiği bir konuşma, bu düşünceyi plan haline getirip, Raskolnikov'un kucağına bırakmış ve fitilini yakmıştı. Allah insana fırsat vermesin. Suçun fitili ateşlendikten sonra insanın kendini nasıl kaybedeceğine şahit oluyoruz. İlk şaşkınlığı yerini korkuya bırakmıştı. Hiç beklemediği bir anda, birdenbire ve tümüyle rastlantısal olarak, yarın akşam saat tam yedide, kocakarının kız kardeşi, biricik can yoldaşı Lizaveta’nın evde olmayacağını, böylece de kocakarının büyük olasılıkla evde tek başına olacağını öğrenmiş oldu. Bulunduğu yerden evine birkaç adımlık bir yol kalmıştı. Ölüme yargı giymiş biri gibi girdi odasına. Hiçbir şey düşünmüyordu, düşünecek durumda da değildi. Ama artık ne yargılama, ne irade özgürlüğüne sahip olduğunu, her şeye bütünüyle karar verilmiş bulunduğunu birdenbire ve bütün varlığıyla duydu. Hiç kuşku yok ki, tasarısını uygulamak için yıllarca elverişli bir fırsat kollamış olsaydı bile, aklından geçenleri başarıyla sonuçlandırmak bakımından, şu anda birdenbire karşısına çıkandan daha güvenilir bir fırsat çıkması olanaksızdı. Öldürülmesi tasarlanan falanca kişinin, yarın filan saatte evinde yalnız olacağını, kuşku uyandırabilecek herhangi bir soruşturmayı gerektirmeden, büyük bir kesinlikle ve doğru olarak öğrenebilmek, doğrusu az şey değildi.