Masumiyet müzesi ile tanışıp hayran olduğum bir yazar Orhan Pamuk.
Masumiyet müzesi, Kırmızı Saçlı Kadın, Kar, Benim Adım Kırmızı ve son olarak okuduğum bugün bahsedeceğim; Beyaz Kale..
Pamuk'un okuduğum 5 kitabından yola çıkarak, en kisa, en az betimleme barındıran ve zor anlaşılan bir kitabı olduğunu söyleyebilirim.
Esere gelecek olursak ;
17.yy Osmanlı döneminde geçen romanimiz, Venedikli bir tüccarın Türkler'e esir düşüp, İstanbul'a getirilmesiyle başlar. Paşa tarafından köle olarak alınıp, daha sonra 'Hocaya' hediye edilir, kahramanımız. Fiziksel olarak kahramanımıza benzeyen 'Hoca' , karakter olarak esirimizden çok farklıdır.
Kitap boyunca; Hoca-esir, Öğretmen-öğrenci ,Doğu-Batı arasındaki ilişkiyi okuyoruz.
Kitapta birbirine çok benzeyen ,iki karakter okuyunca aklıma Dostoyevski 'nin 'Öteki' romanindaki 'Bay Golyadkin' gelmesi muhtemeldir sanırım.
Zaten yazarimizda son sözünde bundan bahsediyor.
Esir düşüp İstanbul'a getirilen kahramanımızin bir sözünü şuraya bırakmak istiyorum.
"Istanbul'un güzel şehir olduğunu, ama insanin burada köle değil, efendi olması gerektiğini düşünürdüm."
Ben severek okudum, okumak isteyenlere keyifli okumalar dilerim.