Bir deneme olan "Kendine Ait Bir Oda" (1929), bir kadının kurmaca yazması için kendine ait bir odaya ve paraya ihtiyacı olduğu cümlesinin içine birçok anlam bırakmış. Gölge gibi yaşayıp giden, kalıplar arasına sıkıştırılmaya çalışılan, kütüphaneye girmek için yanında bir erkeğin olması gereken kadın... Bir yaşantıya ve bir zihne neler sığdırdığını bulabilmemiz o kadar zaman almış ki, konu olduğu romanlarda bile erkek yazarlar tarafından tasvir edilmiş. Kendini anlatması bile kolay olmamış, oldurulmamış. Beni etkileyen bir alıntı yapmak istiyorum bu denemeden:
"2 Kasım 1875'te ne yapıyordun? diye sorsanız, emin olamayacak ve hiçbir şey hatırlamadığını söyleyecekti. Çünkü bugüne kadar bütün yemekler pişirilmiş, bulaşıklar yıkanmış, çocuklar okula gönderilmiş ve sonra da kendi hayatlarını kurmuşlardır. Geriye hiçbir şey kalmamıştır. Her şey yitip gitmiştir."
Kadınların hayal gücü ve yaratıcılığı dahi yıllar boyu cam tavana çarpıp durmuş.