Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.24
Meryem Küçük
Meryem Küçük
@meryemkck
Merhaba! Ben Meryem. 12 yaşındayım. Okuduğum bazı kitaplar hakkında yazılar ve alıntılar paylaşıyorum.
112 okur puanı
Aralık 2020 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Charlie, otuz iki yaşında doğuştan normalin altında bir zeka seviyesine sahip. Charlie'nin tek isteği diğer insanlar gibi olmak. Daha önce sadece deney hayvanlarında denenen bir ameliyat oluyor Charlie. Zeka seviyesi normale daha sonrada normalden çok daha yüksek bir zeka seviyesine sahip oluyor. Olay örgüsü bundan daha detaylı, fakat ben kitabın esas aldığı diğer konulara değineceğim.
Charlie düşük bir zeka seviyesine sahipken, insanlar onu sevmediler. Hep onu küçük gördüler. O kendilerine denk olmadığı için onu bir arkadaş olarak görmediler. Onlardan daha üstün bir zekaya sahip olduğundaysa, bir geri zekalının nasıl kendilerinden daha bilgin ve zeki bir kişi olabileceğini gururlarına yediremediler. Oysa bir insanı olduğu gibi kabullenmek bu kadar zor olmamalıydı. Charlie'yi psikolojik çıkmaza sürükleyen onlardı. Peki ondan nefret etmelerinin sebebi neydi? Charlie'yle kitabın başından sonuna kadar, onunla birlikte düşünmek, farklı bir tecrübe. Zorlu ve acı verici bu mücadelede anladığım, normalin altında bir zeka seviyesine sahip olabilirsiniz, bir dahi de olabilirsiniz. Ama insanların sizden nefret etmesinin sizin zeka seviyeniz değil, onların nefreti tamamen anlamsız, onlar farklı olandan rahatsız oluyorlar.
Bu kitapla tanışmak güzeldi. Oldukça düşündürücü, yazarın üslubuysa akıcı ve oldukça pürüzsüz. Herkesin birer insan olduğunu anlatan güzel bir roman.
Huzur' u bir tek cümleyle anlatmamı isteseniz size; Huzursuzluğun ilmek ilmek işlenmiş, çizilebilecek en gerçekçi portresi olduğunu söyleyebilirim. Olay örgüsü asla karakterlerin önüne geçmemiş, her karakteri tekrar tekrar, ve oldukça detaylı biçimde inceleme fırsatı sunmuş bize Tanpınar. Kitapta Mümtaz kendisini huzura kavuşturacak iç nizamı aramaktadır, ve Mümtaz aradığı huzuru Nuran'da bulduğunu düşünür, Nuran'ı ''düşünce, sanat, yaşama aşkı, hepsi sende toplandı. Hepsi senin hüviyetinde birleşti. Senin dışında düşünememek hastalığına müptelayım.'' sözleriyle tanımlar.
Tüm bunlardan ziyade Huzur toplumu yansıtan bir ayna gibidir. Cumhuriyet aydınlarının batılılaşmaya karşı düşünceleri ele alınır mesela, kimisi şarkın eskide kaldığını düşünüp, tüm özellikleriyle şarkı reddeder ve garbı savunur, Suat gibi. Bazısı şarka, kendi özüne bağlı kalmayı ister, İhsan mesela. Bazısıysa ne şarkın mazide kalmasını, ne de garbın yeniliklerine tamamen ayak uydurulmasını ister, bu iki kültürün birleşerek daha güçlü bir medeniyet oluşturacağını savunur, Mümtaz gibi.
Açıkçası ben huzura sadece bir aşk romanı olarak bakmıyorum. Huzur, bir aşk romanından ziyade, hastalığı, ölümü, toplum meselelerini, aşkı, dini, farklı pencerelerden inceleyen bir düşünce kitabıdır.
Kitabın zengin içeriğinin yanında Tanpınar'ın üslubundan bahsetmeliyiz, belki de kitabın en sevdiğim yönü kitabın üslubu olabilir. Süslü fakat yormayan tatlı bir dildi. Kesinlikle okunması gereken, muntazam bir kitap.
Topun Tüfeğin Değil, İnancın Zaferi
Öncelikle kitabı şöyle bir özet geçelim. Kitabımızda ''Savaşın Ayak Sesleri'' ismini taşıyan ilk bölümde Çanakkale Savaş'ı henüz yapılmamışken Osmanlı Devleti'nin askeri ve siyasal imkanları değerlendirilmiş. ''Çanakkale Cephesi'' isimli ikinci bölümdeyse savaşın nasıl geliştiği hangi şartlar altında yapıldığı anlatılıyor. ''Hasta Adamın Diriliş Cehdi'' adlı bölümdeyse diğer bölümlerden farklı olarak Türk insanını yani bizi anlatıyor. İlk iki bölümde olaylar teknik olarak incelenmiş, terimler açıklanmış, hangi tarihte neler olduğu anlatılmış vs. üçüncü bölümdeyse Türk insanı kimdir, nasıldır, nelere dikkat eder, başka insanların gözünde nasıl yer ettiği gibi konulara değiniliyor. ''Kahramanlar ve Kahramanlıklar'' adlı son bölümdeyse vatan uğruna nelerin feda edildiğini, nelerin göze alındığını anlatan içimizi parçalayacak bir bölüm. Daha sonraysa savaşta önemli yerlere sahip insanların biyografilerinden ardındansa mektuplardan oluşan iki bölüm daha var.
Kitap hakkındaki düşüncelerime geçecek olursam, Yavuz Bahadıroğlu bu kitabında oldukça sade ve kolay anlaşılır bir dil kullanmış. Fazla derine inmeden Çanakkale Savaşını araştırmak isteyenler için iyi bir kaynak. Genel olarak savaşın en önemli noktalarına değinilmiş. ''Kahramanlar ve Kahramanlıklar'' bölümü beni çok etkileyen bir bölüm oldu. İman dolu yürekleri vatan aşkıyla tutuşan askerlerimizin hikayelerini okurken içim parçalandı. Bol araştırma üzerine yazıldığını bariz belli eden bir bu kitabı, Çanakkale Savaşı hakkında merak ettiğim bir konu olduğunda tekrardan açacağıma emin olduğum bir kitap, Okuması gereken bir eser.
Okur Takip Önerileri
Ermiş, Halil Cibran'ın yazdığı son, benimse okuduğum ilk eseri... Çoğu kişisel gelişim kitabının boş olduğunu düşünürüm, bu kitapta az çok kişisel gelişim kitaplarını andırıyor ama onlardan olmadığı belli. Kesinlikle sıradan değil. Çoğu şiir mısralarından daha naif.
Evet, kitabı okurken hoş, keyif veren bir şiir okuyormuş gibi hissediyorsunuz. Kitabın sayfaları arasında kayboluyorsunuz. İncecik bir kitap ama sayfa sayısına kesinlikle ters orantılı. Evet, matematik sınavından çıktım:) Cidden keyifle okudum.
Ermiş'in her konuya dair az çok fikri var. Aşka dair, sevinç ve kedere dair, suç ve cezaya dair, ölüme dair, acıya dair, dine dair... Liste uzayıp gidiyor. Kitabın arasından postitler fışkırıyor. Alıntıların hepsini yazabilecek miyim bilmiyorum. Kesinlikle herkesin okuması gereken bir kitap.
Tavsiye ederim, mutlaka okuyun...
Acımak
Acımak kitabı beni derinden etkileyen bir kitap oldu. Kitapta babasını hiç sevmeyen, idealist bir öğretmen olan Zehra'nın babasının ölümünün ardından babasının günlüğünü bulup okuyor. Aslında hiçbir şeyin düşündüğü gibi olmadığını öğreniyor. Annesi ve anneannesi onun babasını sürekli kötülediğinden dolayı, annesini, anneannesini ve ablası Feriha'nın onun yüzünden öldüğünü düşünüyor. Günlüğü okuduktan sonra tüm gerçekleri öğreniyor.
Reşat Nuri'nin okuduğum ilk kitabı, öyle zor ve karmaşık bir anlatım yok. Aile içi ilişkileri ve sorumlulukları gözler önüne seriyor. Okulda her ay yapılan müzakereler için okumuştum bu kitabı, iyi ki okumuşum.
Mutlaka okunması gereken bir kitap. İlk 50 sayfa fazlasıyla sıkıcı olsa da sonrasında kitabı elinizden bırakamıyorsunuz.
Gulyabani
Hüseyin Rahmi'nin kalemiyle tanıştığım bu kitapta, Muhsine geçimini sağlamak için şehrin bayağı dışındaki perili bir köşke hizmetçi olarak gider. Ardından o köşkte periler, cinler, gulyabaniler gibi olağanüstü varlıklarla tanışır. Ama Hüseyin Rahmi Gürpınar bizi onlardan çok daha acayip bir varlıkla da tanıştırıyor, insanlarla.
Bu kitapta Hüseyin Rahmi, masal ve roman tarzını birbiriyle harmanlayarak, bir solukta okunabilecek bir eser ortaya koymuş.
Kitabı İş Bankası Kültür Yayınları'nın Türk Edebiyatı Klasikleri serisinden okudum, önce günümüz türkçesiyle olduğu için pek mutlu olmamıştım ama tamamen günümüz türkçesiyle değil, orjinal metinde değil, tam ortası diyebiliriz.
Hüseyin Rahmi'nin kalemini çok sevdim, oldukça sade. Kafa dağıtmak için birebir...
Kitaplardan korkan Leopold'un doğum gününde ailesinin ona yine kitap hediye etmesiyle başlayan olay örgüsü, Leopold'un evden kaçmasıyla devam eder.
Kardeşimin kitabıydı. Koltukta bırakıp gitmişti, elime aldım ve birkaç dakikada bitirdim, 8-9-10 yaşlarındaki kardeşlerimize daha çok hitap edecektir. Özellikle kitap okumayı sevmeyen kardeşiniz, kuzeniniz, akrabanızın çocukları vs. hediye edebileceğiniz bir kitap.
Şu Hortumlu Dünyada Fil Yalnız Bir Hayvandır
Okulda katıldığım bir projede okumamız gereken kitaplardan biriydi, o vesileyle başladım kitabı okumaya. İtiraf etmeliyim ki kitabı okumaya kocaman bir önyargıyla başladım. Ancak kitabın ismiyle hiçbir alakası olmadığını ve standart bir kişisel gelişim kitabı olduğunu söyleyebilirim. Neredeyse her kişisel gelişim kitabında olan ''hayatı sev'' , ''kendini sev'' tarzı klişe cümleler olduğunu belirtmek isterim.
Kitapta , kolay okunabilir arada kısa hikayelere yer vererek mizahi bir dil kullanılmış. Bol bol alıntı yapabileceğiniz bir kitap.
Şu konuya da değinmek isterim ki; kitap bol araştırma yapılarak yazılmış. Ve bolca alıntı kullanılmış. Evet, bunda bir sorun yok ben de deneme yazılarımda alıntılar kullanırım, ancak bu kitabın neredeyse yarısı alıntıydı bu beni biraz sıktı diyebilirim.
Bayılmadım, yine de bir şans verebilirsiniz.
Şu Hortumlu Dünyada Fil Yalnız Bir HayvandırAhmet Şerif İzgören · Elma Yayınevi · 202223,8bin okunma
Vadideki Zambak
Fransız edebiyatının büyük isimlerinden Balzac'ın okuduğum ilk kitabı, Balzac'ı okumaya kesinlikle devam edeceğim. Öncelikle yazarın ağır bir dili var. Dilini kesinlikle çok sevdim, itiraz edemem. Ancak kesinlikle ziyan edilmemesi gereken bir kitap. Eğer yeterince klasik okumadıysanız bu kitabı sevmeyebilirsiniz, bu yüzden doğru zaman bekleyin. Böylesine güzel, berceste bir eseri asla ziyan etmeyin.
Kitap Felix'in evli bir kadına duyduğu büyük aşkı anlatsa da, alışılagelmiş klişe ve saçma aşk romanlarıyla alakası yok. Aslında aşkı birazda hayatın gerçekleriyle harmanlamış Balzac. Aşktan çok hayatın gerçeklerini göreceğiniz bir kitap.
Kitabı okuduktan sonra düşünüyorsunuz, sevmek mi sevilmek mi? Cevabı arıyorsunuz fakat bir türlü bulamıyorsunuz... Kitabın size katacağı çok şey var. Sadece içindeki mektuplar için bile olsa okunur.
Mutlaka okunması gereken bir eser, olağanüstü. Ama kitabı okurken acele etmemenizi tavsiye ederim, mesela bu kitabı okurken oldukça yavaş okudum. Normalde iki sayfayı bir dakikada okurken bu kitapta hızımı oldukça düşürdüm. Olayları kaçırmamak ve anlayarak okumak için.
Kesinlikle okumanızı öneririm.
Uçan Üniversite
Bağımsızlık mücadelesi denince çoğumuzun aklına savaş meydanları gelir. Çoğu ülkenin de kanla yazılmış bağımsızlık destanları vardır. Bu kitapta ise Polonyalıların kanla değil, eğitim ile yapılmış bir bağımsızlık mücadelesi anlatılmaktadır.
Bu kitabı benden önce annem okumuştu ve o çok beğenmişti. Bende merak edip okumaya başladım. Yazarın dilinden bahsedelim biraz, kitabın bazı noktaları sanki bilgilendirici bir metin okuyormuş edası veriyor. Olaylara bağlı olarak ilerliyor. Ve ne yalan söyleyeyim kitabın ilk 40-50 sayfası hiç akıcı ilerlemiyor. Olsun okuduğumuz her kitap akıcı olmak zorunda değil ya... Ve yalan söylememem gerektiğini düşünüyorum, kitabın sonunda büyük bir hüsrana uğradım. Kitabın sonunda ne olacağını bildiğim halde yıkılmadım değil. Sanırım kitabı okumadan ne dediğimi anlamayacaksınız.
Hakkettiğinden daha az okunan bir eser. Tavsiye ederim. Ve eğer okursanız sakın yarım bırakmayın derim;)
Sırça Köşk
Sabahattin Ali'den okuduğum dördüncü kitap. On üç öykü, dörtte masaldan oluşan bir öykü derlemesidir Sırça Köşk. Sabahattin Ali'yi bir kez olsun okuduysanız bilirsiniz ki; hoş, naif, sade ama kendine özgü bir dili vardır. Hiç bir şeyi üstü kapalı bir şekilde anlatmaz gayet açık bir şekilde betimleyerek anlatır olayları. Açıkçası Sabahattin Ali'nin kalemini severim.
Birkaç saatte okunabilecek, ince ama oldukça hoş bir kitap.
Kitapta ki çoğu öykü de, çoğu masalda, oldukça etkileyiciydi. Özelikle kitapta ki iki masal hayatım boyunca okudum en iyi masal olabilirdi. Birbirinden eşsiz hikayeler.
Aslında kitabı arka kapakta yazan tek cümle ile özetleyebiliriz '' Türk edebiyatının büyük öykücüsünden zamana karşı koyan öyküler.''
Beyaz Diş
İngiliz Edebiyatının usta kalemlerinden Jack London 'ın okuduğum ilk kitabıydı. Okumadan önce Jack London 'ın dilinin ağır olduğunu duymuştum. Lakin öyle değildi. Sade, anlaşılır bir dil kullanmış yazar. Kitaba ilk başladığım da olay örgüsüne dayalı sade bir metin okuyacağımı düşündüm. Ama kitabın içine girdikçe betimlemeler artıyor. Kitap daha da sarmaya başlıyor.
Kitabın konusuna değinecek olursam;
Damarlarında hem kurt hem de köpek kanı taşıyan bir kurt kırmasıdır Beyaz Diş. Bir süre dış dünyadan hiç haberi olmadan yaşıyor. Sonra bir gün insanlarla tanışıyor. İnsanları tanrı olarak kabul ediyor. Ayrıca Beyaz Diş çok zeki bir kurt kırması. Tıpkı insan gibi düşünebiliyor. Fikir yürütebiliyor.
Jack London bu kitapta bizi fazlasıyla düşünmeye sevk ediyor. Gerçekten muazzam bir kitap.
Tavsiye ederim.
Merhaba!
Bilen bilir, ben Türk Edebiyatına hep çok değer vermişimdir. Ve dün akşamda Türk Edebiyatının en büyük deryalarından biri olan Yaşar Kemal'in İnce Memed serisini bitirdim. Ve gerçekten, oldukça etkileyiciydi. Yazar seriyi 32 yılda tamamladığı için hem okumaya kıyamadığım, aynı zaman da elimden bırakmak istemedim. Belki bu kitabı biraz
İnce Memed'in üçüncü kitabını da bitirdim. Anlatım yine harikaydı. Yaşar Kemal'in kaleminden muhteşem bir kitap daha okudum. 4. Kitaba başlayacağım. O da bitince detaylı bir İnce Memed incelemesi yapacağım onda bütün kitaplardan bahsederim.
Mutlaka okunması gereken gereken bir kitap. Kesinlikle okumalısınız.
Evet... İnce Memed'in ilk kitabını bitirdim.
Yaşar Kemal'e bir kez daha hayran kaldığım bir kitap oldu. Kitapta Abdi Ağa'nın zulmünden gınağa gelen İnce Memed dağlarda eşkiya kesiliyor. Kısa zamanda herkesin korktuğu bir eşkiya haline geliyor. Yaşar Kemal Çukurova insanını, Çukurova'yı öylesine güzel anlatmış ki, eğer ben burada doğmuş, Çukurova insanına bizzat tanıklık etmeseydim de Çukurova'ya dair fikirlerim olurdu.
Kitap oldukça akıcı ilerledi. İki günde bitirdiğim bir kitap oldu. 18 Ocak akşamında başladım ve bu akşam bitirdim. Ocak ayında okuduğum en iyi kitaplardan biri...
Yarın İnce Memed 2' ye başlayacağım. Seri bittiğin de detaylı olarak bir inceleme yaparım. Ama ilk kitap fevkaledeydi. Mutlaka okunması gereken bir kitap. Yazar kitabı 32 yılda tamamlamış. okumaya kıyamayıp aynı zamanda elimden bırakmak istemediğim bir kitap oldu. Mutlaka ama mutlaka okumalısınız...
Aganta...
Aganta Burina Burinata'yı şuan bitirdim ve düşünüyorum ''neden'' neden diye düşünmemin sebebini kitabı okumadan anlayamazsınız. Neyse..
Aganta Burina Burinata yazarın ilk kitabı olmasına rağmen oldukça iyi bir kitaptı... Olay örgüsünden bahsedecek olursam; denizci soyundan gelen birinin babasının tüm çabalarına rağmen denizci olmasının anlatıldığı ve sonlarına doğru kitap kahramanına beddualar ettiğim, ondan nefret ettiğim bir kitap oldu.
Cevat Şakir Kabaağaçlı' dan okuduğum ilk kitaptı oldukça sade ve anlaşılır bir dille denizi ve deniz insanını anlattığı net bir kitaptı... Okumanızı tavsiye edebileceğim kitaplardan biriydi...
Kitapla kalın...
Evet, Ölümsüz Ece kitabını henüz bitirdim. Hemen kısaca konusunu açıklayayım; ''Ece Kral Gudin'in kızı olarak dünyaya geliyor ve biliciler tarafından üç bin yıl ölümsüzleştiriliyor. Ece ise üç bin yıl boyunca sürekli farklı bedenlerde varlığını sürdürüyor.. Bu süreç içerisinde insanlığa yön vermiş bir çok kişiye bizzat şahit oluyor. Ve üç bin yılın sonunda babasının ruhuyla buluşup üç bin yıllık zaman diliminde yaşadığı dönüm noktalarını anlatıyor.''
Kitabı daha önceden okusaydım, eminim ki çok daha tatmin edici olurdu. Ama benden biraz daha küçük olan kitle için daha iyi olacaktır. Neyse Gülten Dayıoğlu'nun okuduğum beşinci kitabı. Okuma listeme asla eklemesem bile elime bir şekilde ulaşıyor ve okuyorum. Yazarın süper güçleri falan olduğunu düşünmeye başladım. Bu kitabı bir iki yıl önce okumuş olsaydım favorilerimin arasına girebilirdi. Şuan için pek öyle değil ama 2012 ve 2011 yıllarında doğan kitleye insanlık tarihine yön veren kişileri üstün körü açıklayabilir ve meraklarını kabartabilir. Söyleyeceklerim bu kadar. Görüşmek üzere...
İnsanlığın Kayıp Anahtarı kitabını okudum. Bir solukta okuyabileceğiniz, polisiye bir hikaye. Daha önce pek fazla polisiye kitap okuduğum söylenemez. Ahmet Ümit'in Şeytan Ayrıntıda Gizlidir kitabını ve Sherlock Holmes serisinden bir kitap okumuştum. Onlarla kıyaslanamayacak bir kitap olsa da yine de güzeldi. Kitabı tam 49 dakikada bitirmişim. Yani size hiç bir şey kaybettirmez. Yazarın ilk kitabı olduğu için muhteşem bir öykü beklememek gerek. Polisiye hikayeler yazmak zordur. Bazen olaylar örtüşmediği noksanlıklar çıkabiliyor. Bu kitapta her hangi bir noksanlık yoktu. Söylediğim gibi size hiç bir şey kaybettirmez. Okuma listenize ekleyebileceğiniz çerezlik bir kitap olarak düşünebilirsiniz. Sizi yormuyor ve mutlu hissettiriyor.
İnci...
Bu sabah kitabı bitirdim. Steibeck' in okuduğum ilk kitabıydı. Olaylar asla tahmin ettiğimiz gibi gitmiyor ve sürekli bizi şaşırtıyor.. Kitapta Kino ve Juana dünyanın en büyük incisini buluyorlar. Daha sonra inciyi alıcılara veriyorlar. Satamıyorlar. Devamını anlatmayım. Kitabı okuyanların heyecanı kaçmasın. Ama beni çok etkileyen bir kitap oldu. Kitabın sonları yüreğimi burkmadı değil. Tavsiye ederim, okunması gereken bir kitap. Yazarın kalemi oldukça hoştu kolay okunan ve her yaştan okurun okuyabileceği bir kısa bir kitap.
Bugün Hasan Ali Toptaş'ın Ben Bir Gürgen Dalıyım kitabını bitirdim. Başlamadan önce biraz önyargılı yaklaşmıştım. Ama biz çocuklardan ziyade yetişkinlerinde okuması gereken bir kitap. İnsan açgözlülüğünü, doğaya karşı zulmünü anlatıldığı bir kitap. Kitabı okumak en fazla iki saatinizi alacaktır. Çok değil. Ama bize katacağı şeyler var. Altı çizilecek birçok cümle de var. Biz insanların doğaya karşı zulmünü anlatan, üstüne düşündüren bir kitap. Dediğim gibi basit bir çocuk kitabı gibi görünüyor ancak Hasan Ali Toptaş fikrini öyle iyi belirtmiş ki kitaptaki olaylardan çok biz insanların zalimliğinden utandım. Harika bir kitap diyemem ama okunabilir.
Zeze, yaramaz fakat fazla zeki bir çocuğun yaşadıkları acı şeyler... Ne var ki Zeze'ye bu kadar zulmedilmesini gerektirecek. Kitapta bir çocuk kalbinin saflığını ve doğallığını bulabilirsiniz. Yer yer gözlerimi yaşartan bir kitap oldu. Zeze'nin Portuga ile kurduğu dostluğun yanı sıra ailesiyle olan ilişkisini okuyabileceğiniz keyifli ve bir kitaptı. Tavsiye ederim.
Muazzamdı;
Kitabı okurken, öylesine hissettim ki... Öylesine sevdim ki... öylesine ağladım ki... Kesinlikle okunması gereken bir kitap. Köroğlu, Karacaoğlan, Alacageyik... Hepsini okurken kitabı içimde yaşadım...
Kitapta Gregor Samsa'nın bir sabah böcek olarak uyanması ve ardından yaşadıkları anlatıyor. Aileside dahil olmak üzere herkes onu reddediyor, dışlıyor. Ben bu noktada Gregor'un Franz Kafka'yı temsil ettiğini düşünüyorum çünkü Kafka'yı babası sırf edebiyata ilgi duyduğu için ailenin böceği olarak suçluyor ve kendi ailesi tarafından tıpkı Gregor Samsa gibi dışlanıyor. Kitapta ilgimi çeken bir diğer nokta ise Kafka'nın anlatımı. Daha önce Kafka'nın ''Babaya Mektup'' kitabını okumuştum ve kitapların yazım tarzları o kadar farklı ki üstünde yazmasa iki kitabı yazan kişinin aynı kişi olduğuna inanmazdım. Tavsiye ederim.
Beyaz Yürüyüş
Kitabı okudum. Kimseye tavsiye etmiyorum. Kitapta ki şiirlerde bir şiirde olması gereken hiç bir şey yok. Şiirlerin bir konu ile bağlantısı yok. Şaçma aşk şiirlerinin bulunduğu bir kitap. Yarım saatte bitiyor ama size katacağı hiçbir şey yok.
Zamanın önemini ve değmeyecek insanlara değer vermememiz gerektiğini öğütleyen bir kitap. Geçen sene okuduğum da öylesine mutlu olmuştum ki... Herkesin okuması gereken bir kitap.
Bu kitapta anlatımın gayet güçlü olduğunu düşünüyorum. İyi betimlemeler her zaman gerçekçiliği arttırır. Dostoyevski'de gözlem yeteneğiyle, kurgusal romanın ahengini belirgin şekilde yakalamayı başarmış ve biz okurları suçun ahlaki boyutunu sorgulamaya zorluyor. Kitabın her sahnesi içimde farklı bir his uyandırıyordu. Kimi zaman bir polisiye kurgu okurken, kimi zaman ise bir psikoloji kitabı okuyormuş hissi uyandırıyor. Değinmek istediğim bir diğer konu ise kitapta yer alan felsefi düşünceler. İnsanı düşünmeye zorluyor. Bunlara örnek verecek olursam;'' İnsanlar ikiye ayrılır.'' Birinci tür insanlar sıradan, sadece insan soyunun devam etmesi için yaşayan insanlar. İkinci tür ise kanunların dışında özel bir insan türü bir nevi kahramandır. Dostoyevski bu Hegel' den yanlış hatırlamıyorsam bir göç sırasında öğrenmiştir. Kısaca özetleyecek olursam, son derece iyi bir kitaptı ve her satırını hissettiriyor. Son olarak size bir soru sormak istiyorum; Sizce suçun işlenmesinde suçlu mu yoksa toplum mu suçludur?
Osmancık
DÜNYA NE KADAR BÜYÜK
Dünya ne kadar büyük... Bu dağlar, taşlar ne için bize bu kadar büyük gelmekte? Biz insanların küçüklüğü, aç gözlülüğüdür dünyayı küçülten. Soyca benimsenen ülkülerin, inançların çok büyük dediğimiz bu dünyanın küçülttüğünü hatırlatıyor bize Tarık Buğra. Osmancık’tan Osman Bey’e, Osman Bey’den Osman Gazi’ye, Osman Gazi’den
