Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Hiç kimse, tabii hak gereği, bir başkasının mizacına göre yaşamak zorunda değildir.
Mücadele asıl olarak politik değil entelektüeldir (felsefidir). Siyaset, belli bir ulusun kültürüne egemen olan temel fikirlerin (metafizik, epistemolojik, etik) nihai sonucudur, pratik uygulamasıdır. Sebeple mücadele edip sebebi değiştirmeden, sonuçlarla mücadele edip sonuçları değiştiremezsiniz. Neyi yürürlüğe koyacağınızı bilmeden de herhangi bir pratik uygulamaya girişemezsiniz.
Sayfa 288 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Tanrı'nın kararlarını ilettiği ölçüde, peygamberlerin hayalgücü de tanrısal zihin diye adlandırılabilir ve onların tanrısal zihne sahip oldukları söylenebilir.
Sayfa 65
"Pozitif çözüm öğeleri" de aynı şekilde ve aynı yönde güçlendi: Devletin küçültül­mesi, kamu mal ve hizmet işletmelerinin alt-yapı tesislerinin özelleştirilmesi, bütün pi­yasaların (işgücü piyasası başta) her türlü kamusal müdahaleden arındırılmasının piya­sa etkinliğini artırması savı, tartışmasız inceleme alanlarının başında gelir oldu.
Sayfa 30 - Remzi KitabeviKitabı okuyor
Sosyal olarak tiranlığın en yıkıcı sonuçları, belirsiz ve resmî olmayan yönetici sınıfı görevlilerince yapılır; mutlak monarşiler tarihinde en kötü günahları işleyenler kralların sevdiği insanlardı. Mutlak bir hükümdar bile imajını halkın öfkesinden korumak amacıyla, bir tür adalet görüntüsü sürdürüyormuş gibi yapma ihtiyacıyla haklarını kısmen sınırlardı. Fakat hükümdarın keyfi olarak sağladığı lütfuna mazhar olan kişiler, bu sınırlamaların herhangi biri olmaksızın, gücün tüm ayrıcalıklarını ellerinde tutardı. Güç uğruna, gücün en kötü savunucuları bir kraliyet çevresinin çabuk yükselenleri, dalavere çevirenleri, dalkavuklar, arkadan hançerleyenler, mevki heveslileriydi. Bu, kendileri için bir fırsatı açık tutan herhangi bir politik sistemde geçerlidir; mutlak bir monarşide, totaliter bir diktatörlükte, karma bir ekonomide. Bugün bu ülkenin entelektüel alanında gördüğümüz şey, siyasi gücün en kötü dışavurumlarından biridir: gözde kişilerin, resmi olmayan imtiyazlıların (hükümet gücü olan, fakat hükümet sorumluluğu olmayan özel grupların) yönetimi. Onlar sık sık aralarında kavga çıkararak grupları değiştirir, gruplar arasında gider gelirler fakat yabancılara karşı tek vücutlardır. Anlık lütufları yakalamak için kapışırlar, statülerini tam olarak üyeleri, rakipleri veya yüzlerce Kongre üyesi ve binlerce bürokrat arasındaki özel hamileri bilmez; bu hamiler şimdi bu Frankenstein'ın canavarlarına şaşırmakta ve onlardan korkmaktadır. Objektif kuralları olmayan başka herhangi bir oyunda olduğu gibi, burada da başarı ve güç, havlayanlara (basın kuruluşları) ve blöfe bağlıdır.
Sayfa 24 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
Koşul eşitliğinin desteklediği bireylerin özel ilişkileri içine gömülmesi, politik özgürlüklerin yıkılmasını kolaylaştırır. Böylece eşitlik ve despotizm "tehlikeli biçimde birbirini tamamlar ve birbirine yardım eder. Eşitlik hiçbir bağla birbirine bağlı ol- mayan insanları yan yana getirir; despotizm birbirlerinden ayrı kalmaları için sınırları yükseltir; eşitlik onların başkalarını düşünmesini engellerken despotizm genel kayıtsızlığı bir çeşit ka- musal erdem haline getirir."
Sayfa 118Kitabı okudu
Reklam
Dinlemek, her gün yaptığın ya da yapmadığın bir şeydir. Dinlemenin önemli olmadığını düşünsen de hangi koşullar altında, kimi ve ne kadar iyi dinlediğin, hayatının iyiye ya da kötüye gidişini belirler. Ve daha geniş bir perspektifle, kolektif dinleme be- cerimizin ya da bunun eksikliğinin üzerimizde politik, toplumsal ve kültürel olarak çok büyük etkileri vardır. Her birimiz hayatta ilgilendiğimiz şeylerin toplamıyız. Bizleri şekillendiren şeyler bir annenin teskin edici sesi, bir sevgilinin fısıltısı, bir akıl hocasının tavsiyeleri, bir müdürün uyarısı, bir liderin konuşması, bir rakibin aşağılamalarıdır. Ve kötü, seçerek dinlemek ya da hiç dinlememek, dünyaya dair anlayışını sınırlandırmak ve kendini dönüşebi leceğin en iyi haline dönüşmekten mahrum bırakmaktır.
Yığınları hurafeden kurtarmak,korkudan kurtarmak kadar imkansızdır.
Monarşik yönetimin en büyük sırrı ve tüm çıkarı, insanları aldatmakta ve onları dizginlemesi gereken korkuya din maskesi takmakta yatar. Onlar böylece, sanki kurtuluşları için savaşıyormuşçasına, köleleşmek için savaşırlar. Tek bir adam kibirlenebilsin diye kanlarını ve canlarını vermeyi bir utanç değil de, en büyük onur sayarlar.
Deneyimsizlikleri ne kadar büyük olursa olsun, işler yolunda gittiğinde insanların çoğu kendini öylesine bilge sanır ki, onlara bir öğütte bulunmak hakaret etmekten farksız olacaktır.
Reklam
İnsanlar her işlerini şaşmaz bir öğüde uyarak yoluna koyabilselerdi ya da talihleri her zaman yaver gitseydi, hurafenin pençesine asla düşmezlerdi.
İnsanlar düşünür ve düşündüklerini çeşitli yollarla ifade ederler. Bu, onu insan olmaktan çıkarmadıkça, insandan alınamayacak bir niteliktir; insan tabiatının bir gereğidir, evrensel bir tabiat yasasıdır, tabii zorunlulukla belirlenmiştir. İnsanın bu özelliğini baskı altına almaya çalışmak, insan üzerinde en acımasız şiddeti uygulamak anlamına gelir. Ayrıca yararsızdır da; aynı insan tabiatı, böyle bir şiddeti uzun süre kaldıramayacağından, bu tarz baskıların uygulanması asla uzun süreli olmayacaktır. Bunu en baskıcı rejimlerin başındakiler de bilir ve ellerinden geldiğince yapıp ettiklerine meşru bir zemin oluşturmaya çalışırlar. Bunun en iyi yolu da, insanları boş inançların pençesine en çok düşebilecekleri anda yakalamak, onları korkuyla dize getirmektir. Nerede bir korku siyaseti güdülüyorsa, orada köleliğin en kötü biçimi vardır. İnsanlar özgürlüklerinin peşinden koşuyormuşçasına, köle olmak için can atar.
17.yy da birlesik krallik ocu, bucu ,öcü
Bu yüzyılda at başı giden iki eğilim göze çarpar. İlki, Spinoza'nın üstesinden gelinememiş felsefesinin reddidir. Bu dönemde, düşünür ve filozoflar, felsefe yapabilmek ve ünlerini tehlikeye atmamak için Spinozacı olmadıklarını kanıtlamak zorunda hissediyorlardı kendilerini. Saygın bir filozofun başına gelebilecek en kötü şeylerden biri, "Spinozacı" damgası yemekti. ... Diğer egilimse 18.yy ilk yarısında ortaya çıkan ve vahye dayanan dinlere radikal bir biçimde saldıran militan yeraltı literatürüdur.
En zorba yönetimler düşünceyi suç yapanlardır.
Sayfa 351 - Biblos Yayınları, 3. Basım, 2021Kitabı okudu
Çünkü aşırı dindarlıktan doğan ve dindarlık olarak yaşatılandan daha derin ve güçlü bir nefret yoktur.
Sayfa 334 - Biblos Yayınları, 3. Basım, 2021Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.