19. yüzyılda Avrupa'da yayınlanan gazete ya da dergi yoktur ki, abartmasız her sayısında, Türk düşmanlığını ve Osmanlı Devleti’nin yıkılması gerektiğini ileri sürmesin.
Klasik dönemin kurucusu olarak Fatih Sultan Mehmet'i kabul ediyoruz. Modern dönemin kurucusu olarak da (en azından başlatıcısı olarak) II. Mahmut'u kabul edebiliriz. Kuşkusuz modernleşme uzun bir süreçtir; pek çok padişah ve devlet adamı buna katkı vermiştir. Ancak süreci sistematik olarak başlatan padişah olarak II. Mahmut'u kabul
Reklam
Partilerin ve koalisyonların oluşturduğu son derece küçük ko­miteler, kararlarını kapalı kapılar ardında almaktadır ve büyük kapitalist çıkar gruplarının temsilcilerinin küçük komitelerde kararlaştırdıkları şeyler milyonlarca insanın günlük yaşamı ve kaderi için belki de her türlü siyasal karardan daha önemlidir. Modern parlamentarizm düşüncesi,
19.yüzyılda Avrupa'da yayınlanan gazete ya da dergi yoktur ki abartmasız her sayısında, Türk düşmanlığını ve Osmanlı Devleti'nin yıkılması gerektiğini ileri sürmesin.
Sayfa 42 - pozitif yayınlarıKitabı okudu
Kahve gibi tütün de uzun süre ataerkil toplumun bir simgesidir. Eskiden İngiliz kahvehanelerine adımını bile atamayan kadınların tütün içmesine de izin verilmez. Tütün içen kadın, 17.-19. yüzyıl arasındaki karikatürlere konu olmuştur. Tütün içmek 19. yüzyılda feminist hareket için yeni bir simgesel anlama kavuşur. George Sand ve Lola Montez gibi aydın kadınlar toplum içinde göstere göstere tütün içerler. Pantolon giyme hakkı gibi tütün içme hakkı da talep edilir. 1840'lı yıllardan kalma, zoraki bir mizahla yazılmış bir gazete yazısı, ataerkil toplumun bu durumu nasıl bir anlayışsızlıkla karşıladığı konusunda bir fikir verir: "Kadın hareketi Almanya'da, özellikle de Almanya'nın en entelektüel kenti Berlin'de garip bir gelişim gösteriyor. Bu hareket şaşırtıcı sonuçlar doğuruyor. Berlin'in parlak çevrelerinde 19-20 yaşındaki kızlar Guizot, Thier ve yeni yasalar hakkında öyle kendinden emin bir tavırla konuşuyor ki, hayal gördüğünüzü sanıyorsunuz. Bu minyatür George Sand'ların çoğu sigara içmekten de geri kalmıyor; hatta geçenlerde zarif bir hanım, puro içen bir beyefendiyi sokak ortasında durdurarak purosunu yakmasını rica etmiş. Aman ne güzel! Fazla sürmez, bu kadınlar pantolon da giyer, erkekleri kamçılayarak mutfağa sürer ve çocuklarını at üstünde emzirirler! Bir de hanımlar kahvehanesi kuruluyormuş, orada kadınların durumu tartışılacakmış, purolar tüttürülecek, en yeni dergiler okunacakmış, kısacası beyler gibi davranılacakmış. Berlinli kocalar sevgili karılarını ağızlarındaki purolarla bağırlarına basınca ne de sevinirler ama! Tövbe, tövbe!"
Sayfa 123Kitabı okudu
Türkiye Sinemasında Karlı Bir Doruk: ‘Ağrı Dağı Efsanesi’
Yönetmen: Memduh Ün Senaryo: Lütfi Akad, Duygu Sağıroğlu, Memduh Ün Görüntü Yön: Gani Turanlı Sanat Yön: Duygu Sağıroğlu, Güven Öktem Müzik: Yalçın Tura Oyuncular: Hakan Balamir, Fatma Girik, Hayati Hamzaoğlu, Yavuz Selekman, Reha Yurdakul, Hüseyin Peyda, İhsan Yüce, Nuran Aksoy, Coşkun Göğen, Hikmet Taşdemir, Atıf Kaptan Yapımcı: Memduh
Reklam
İslam ve Bolşevizm konularından daha kısa bir süreliği­ne de olsa, Yunanlar ve Ermeniler de Alman basını için kafa karıştırıcı ve çetrefil bir sorundu. Genel Türkiye algısında önemli bir rol oynamaya devam ettikleri için, bu iki grubun rolü Bölüm 6’da daha derin tartışılacak. Ama burada, bu iki gruba ilişkin algının Türk Bağımsızlık Savaşma
30 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.