(Kitapta yer alan ve okurları ikiye bölen tartışma için linki tıklamayı unutmayın!)
Detaylar: konumuzkitap.com/2024/05/kizil-s...
Stefan Zweig'in Kızıl adlı eseri, yazarın en önemli romanlarından biridir. Ayrıca Kızıl, Stefan Zweig'ın 1911 yılında yazdığı ve ilk romanı olarak kabul edilen eseridir. Zweig, bu eserinde de insanın iç dünyasını ve duygularını ustalıkla işlemiştir.
Roman, Viyana'ya tıp eğitimi almak için taşradan gelen genç bir adam olan Bertold Berger'in hikayesini anlatır.
Ailesinden uzakta soğuk bir odada yapyalnız bulan bu "çocuksu" genç adam, zamanla girdiği bunalımın etkisiyle hayallerinden, başlangıçta büyük bir hevesle sarıldığı tıp eğitiminden vazgeçme noktasına gelmiştir. Tam da o günlerde kızıla yakalanan ve yardımına ihtiyaç duyan bir kız çocuğu onu hayata geri çağırır.
Peki siz Stefan Zweig'ın Kızıl kitabını okumuş muydunuz?
Kitap:
Osmanlı'da... 1911'de kurulan "Milli Bira Fabrikası Osmanlı AŞ" ve 1919'da kurulan "Büyük Sulh Bira Fabrikası" gibi işletmeler kuruldu. Mehmet Sabit Bey veya Ata Rauf Bey gibi müslümanlar yöneticilik yaptılar.
1911 yılında Standard Oil Company "dağıldığında", J. P. Morgan'ın şu yerinde yorumu yaptığı bildirildi: "Hiç bir yasa, insanı, kendisi ile rekabete zorlayamaz."
12 MAYIS ANNELER GÜNÜ TARİHÇESİ⚠️
🌷(UYAN MÜSLÜMAN🌷 UYAN❗)
👇
Anneler Günü kutlamalarının kökeni Eski Yunan uygarlığına dayanıyor. Yunanlılar Tanrıların annesi adına bahar aylarında kutlama yaparlardı.
1600'lü yıllarda İngilizler Annelerin Pazar'ı diye bir gün kutlarlardı.
İngiliz anneler için düzenlenen kutlamalar Paskalya'dan
#aysevekitaplar
#işbankasıkültüryayınları
#hasanaliyücelklasikleri
İkinci kez okuduğum eserin yazarı;
1911 yılında #monolisa tablosunu çaldığı şüphesiyle bir hafta gözaltında tutulmuş, suçsuz olduğu anlaşılınca serbest bırakılan Guillaume Apollinaire; tam adı,
Wilhelm Albert Włodzimierz Apolinary Kostrowicki olan #şairyazar bu yaşadığı bu kötü olaydan sonra kaleme aldığı eseri sakin kafayla okunması gereken eserlerden biri.
İki Kıyının Avaresi'nde Apollinaire,
düşünsel dünyası serkeş bir halde Paris'in meşhur meydanları, lüks bulvarları, dar sokakları, köprüleri, nehir kıyıları dolaşırken, okurun da iç hesaplaşmaya girmesi kaçınılmaz oluyor. Bu başıboş gezintiler sırasında, Paris'inin eksantrik yüzleri bir görünüp bir kayboluyorsa da hikâyelerin karakteri Apollinaire'in kendisidir. Toplumda kulaktan kulağa anlatılan efsaneler çizgisinde, gezdiği yerlere iç dünyasının çıkmaza girmiş duygularını haykırıyor. Alçakgönüllü başıboş avare dolaşırken, tesadüflerin olabiliritesine kendini teslim eden şairin rüzgarına kapılıp, dönem Fransa'sının büyüleyici atmosferine çekiyor okuru.
Gerçeküstücülük ve Modernizm'in ve Sembolizmin öncüsü Guillaume Apollinaire'in Alkoller ve Çizgi Şiirler (Calligrammes) adlı en bilindik şiir kitapları; Ahmet Haşim, Cahit Sıktı Tarancı, Ahmet Muhip Dranas, İlhan Berk, Attila İlhan ve Camal Süreya gibi şairlerimize esin kaynağı olmuş, Apollinaire'in dize ve imgeleri ışığında günümüzde hala etkisini koruyan ölümsüz şiirler kazandırmışlardır.
Şiire özde, biçimde ve uyakta bir çok yenilikler getiren yazarın kalemiyle tanışmanız tavsiyemdir.
İki Kıyının AvaresiGuillaume Apollinaire · Türkiye İş Bankası Yayınları · 2019133 okunma
İş Kültür Yayınları'nın biyografi serisinde en çok beklediğim kitaptı, uzun süre baskısı da yoktu. 1.100 sayfalık bir yaşam manifestosu diyebiliriz. Churchill 20. yüzyıla damgasını vurmuş, 7'den 70'e, doğudan batıya aldığı kararlarla herkesin hayatını etkilemiş bir politikacıydı. Victoria çağından Elizabeth çağına geçişte üzerinde
Aralık, aralık Türkler yerine Osmanlılar diyorum.
Türk yerine Osmanlı sözcüğünü ilk, Namık Kemal kullanmıştır.
Ziya Gökalp de Diyarbakır'da yazdığı yazılarda onu izlemiştir :
- Çeşitli öğelerden, bireylerden oluşan ve gücünü Müslümanlıktan
alan Osmanlı ulusu, tıpkı Amerikan ulusu gibi gerçek olabilir.
Gökalp'ın bu sözlerini Aptullah Cevdet, Süleyman Nazif, Faik
Ali de desteklemiştir.
Ne var, Hilmi Ziya, 1911'de Ziya Gökalp’ın bu düşünceden döndüğünü,
arkadaşlarının ise, sonuna dek aynı giysiyi giydiklerini söyleyecektir.
Eugen Bleuer (1911'de "şizofreni" sözcüğünü türeten kişi) sonunda hastalarının kendisine bahçesindeki kuşlardan daha yabancı olduklarını söylemiş. Peki onlar bize yabancıysa, biz onlara nasıl görünüyoruz?