İsrail düşman Arap devletleriyle kuşatılmış haldeyken Başbakan Ben-Gurion, Arap devletlerini İsrail'in varlığını kabul etmeye zorlayabilmek için İsrail'in askerî gücünü sergilemeye, bu ülkelerden İsrail'e gerçekleşecek saldırıların cezasız kalmayacağını göstermeye ve Arap devletlerine sınır ötesi operasyonları durdurmaları için baskı yapmaya kararlıydı. Bu nedenle, genellikle Batı Şeria veya Mısır kontrolündeki Gazze'den gelen Filistinli fedailerin gerçekleştirdiği baskınlara, orantısız güç kullanarak karşılık veriliyordu. Bunun bir örneği, İsrail'in 1953 yılının Ekim ayında gerçekleştirdiği misilleme eyleminde yaşandı. Filistinlilerin düzenlediği ve İsrailli bir kadın ile iki çocuğunun ölümüne yol açan el bombalı saldırının ardından İsrail güçleri, Batı Şeria'nın Kibya köyüne girerek çoğu kadın ve çocuklardan oluşan 69 köylüyü öldürdü.
Sayfa 124 - Say YayınlarıKitabı okudu
Hekimoğlu İsmail
Ben de 1953'te, 21 yaşımdayken İslâmiyetle meşgul olmaya başladım. Yani 21 yaşıma kadar Kur'an-ı Kerim'in yüzünü görmeden büyüdüm. Duydum ki, Said Nursi isminde birisi dini kitap yazmış, onu da hapse atmışlar... Çok kızdım: Bir sürü ahlâksız ve hayırsız serbest gezerken, dini kitap yazanı neden hapse attılar? Öyle ise ben de ona yardım edeceğim, dedim ve Risale-i Nurları aradım, buldum, Türkiye sathında postacılığını yapmaya başladım. Böylece benim de hakkımda takipler, tevkifler başladı. Babamı, amcamı, amcamın oğlunu, bacanağımı, hepsini karakola celbedip, nezarette tutmuşlar, ifadelerini almışlar. Gaye beni yıldırmak.
Reklam
Küçük çatışmalar artma eğiliminde olsa da, gelecekte büyük çatışmaların çıkması riski, özellikle 1914-1953 yilları arasındaki dönemle kıyaslandığında, her zamankinden daha düşüktür. Fakat bu kitabın da başından beri anlatmaya çalıştığı gibi, gelecekte neler olacağını önceden kestirebilmek gerçekten de çok güçtür. Eğer devletler kendilerini savunmazlarsa, bir zamanlar Clausewitz'in de dediği gibi, "insanlık adına zaman içerisinde kılıçlarımızı köreltiriz" ve "eninde sonunda birisi keskin bir kılıçla çıkagelip bize haddimizi bildirir."
Sayfa 706Kitabı okudu
Neslinin en saygi duyulan isimlerinden biri olan gazeteci John swinton, 1953'te new york basın kulübünde kadeh kaldırdığında, yeterince açık bir biçimde durumu şu sözlerle ifade etmiştir : "Dünya tarihinin bu zamanında Amerika'da, bağımsız yayın diye bir şey yoktur. Bunu sizde biliyorsunuz bende biliyorum. İçinizde dürüstçe düşüncelerini yazmaya cesaret edecek hiç kimse yok, eğer varsada bu kişi yazısının yayimlanmayacagini baştan bilir. Ben düşüncemi çalıştığım gazetede yazmamam için haftalık ücret alıyorum. Aramızda bazıları da benzer şeyler için benzer maaşlar alıyor ve hiçbirimiz, gerçek düşüncelerini yazip da sokaklarda başka bir iş arayacak kadar aptal değiliz. Gazete yazilarimdan birinde gerçek fikrimi yazmış olsaydım, bunun yayimlanmasindan yirmi dört saat önce işimi kaybederdim. Gazetecilerin görevi gerçeği çarpıtmak, külliyen yalan söylemek kötüye kullanmak, kara çalmak ve ekmeğini çıkarabilmek için kendi ülkesini ve ırkını satmaktir. Bunu siz de biliyorsunuz, bende biliyorum. Öyleyse bağımsız medyaya kadeh kaldırmak niye? Biz ekranların arkasındaki zengin adamların aletleriyiz. İpleri çektiklerinde dans eden kuklalariyiz. Yeteneklerimiz, imkanlarımız ve yaşamlarımiz tümden diğerlerinin mülküdür.
Okuyalım, durmadan
Okumadan geçemediğim için okuyorum, sıkılsam da okuyorum. Düşünmek için okuyorum, hayran olmak için okuyorum, eğlenmek için okuyorum. Okuyup yoruluyorum.Dinlenmek için de gene okuyorum. (Günce 1953 – 1955) - Nurullah Ataç
Kendini küçük gören, küçüklükten kurtulamaz.
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.