Tüketimin din olduğu, satın aldıkça yükseldiğiniz bir dünya düşünün. Şimdiki halimizden ne farkı var diyebilirsiniz, haklısınız.
Ama bu dünyada (bahsi geçen zaman ve yer: 2050-Londra) sınırlar daha keskin. Tüketmeyen nam-ı diğer ‘faydasız’ insanların, yaşlıların, artık çalışmayanların, engellilerin ‘GururEvi’ denilen tesislere gönderilip; zamanı geldiğinde ‘uyutulup son yolculuklarına uğurlandığı’ bir sistem bu.
Alice de bu sistemin sessiz sakin bir parçası. Ta ki eşi Philip kaybolana kadar..
.
‘Kurulan distopik sistemin olağan ya da tanıdık’ gelmesi, tehlike çanları çaldırıyor içimde. Yaşanılan ve içinde bulunulan zamanla benzerlikler taşıyan bir distopya Kurtlar Ülkesi de. Bu benzerliklerin bazılarını söyleyeyim:
Tüketim çılgınlığının freni boşalmışçasına artan hızı, vicdani değerlerin körleşmesi, ‘güçlü=haklı’ denkleminin sıklıkla karşımıza çıkıyor oluşu ve toplumsal yapıların giderek birbirinden ayrılması/katmanlaşması.
.
Bazı bölümlerde aklımda tamamlanmayan-eksik kalan noktalar kalsa da, çok akıcı bir eser Kurtlar Ülkesi (Bu sebeple ‘kitap okuyamıyorum-şöyle kendine çeken bir kitap olsa’ diyenlere öneririm) . Ayrıca Tünde Farrand’ın pek çok eserden ve alandan beslenmiş olduğunu görmek de güzeldi.
.
Mehmet Emin Baş çevirisi, Barış Şehri kapak tasarımıyla ~