Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Atatürk'ün Gerçekleştirdiği Devrimler
Mustafa Kemal Atatürk, Ulusal Kurtuluş Savaşını kazandıktan sonra yurdumuzu ve halkımızı çağdaş uygarlık düzeyine ulaştırmak için bazı devrimler yapmıştır. Atatürk'ün gerçekleştirdiği devrimleri şöylece sıralayabiliriz: • Saltanatın kaldırılması (1 Kasım 1922) Cumhuriyetin ilan edilmesi (29 Ekim 1923). • Halifeliğin kaldırılması (3 Mart
Atatürk Cumhuriyeti'nin petrol, maden konusundaki çalışmalarının özeti şudur: 1. 24 Mart 1926 tarihli 792 sayılı "Petrol Kanunu" çıkarılmıştır: 22 maddelik bu kanunun 1. maddesinde "TC sınırları içinde bütün petrol dahil tüm madenlerin işletilmesi devlete aittir" denilerek yüzyıldan fazla bir zamandır yabancıların
Sayfa 512 - İnkılap YayınlarıKitabı okudu
Reklam
24 Mart 1929
İster var olsunlar ister var olmasınlar, biz tanrıların kölesiyiz.
SİYASİ MUHACİR TÜRKLERLE İLİŞKİLERİ Resulzade, Türk Ocağı reisi ve milletvekili olarak Cumhuriyet döneminde Komünizmin Rusya’ya hakim olmasından sonra memleketlerini terk edip ülke dışına, ağırlıklı olarak Türkiye'ye gelen siyasi muhacirlerle çok yakından ilgilenmiştir. Bu alakası ile ilgili çok sayıda vesika bulunmaktadır. Mirza
RIZA NUR'UN GÖNÜLLÜ SÜRGÜNDEN TÜRKİYE'YE DÖNMESİ Mustafa Kemal'in ölümünden sonra 30.11. 1938'de deniz yolu ile Türkiye'ye döndüğünde rıhtımda Atsız ve eşi Bedriye Hanım karşılamış, yakın dostu ve meslektaşı Prof. Dr. Mazhar Osman Uzman’ın tahsis ettiği, Taksim'de Şehid Muhtar Caddesi'ndeki apartmanlardan
24 Mart 1929
İster var olsunlar, ister var olmasınlar, biz tanrıların kölesiyiz.
Sayfa 48
Reklam
Afganistan'da Peştu olmayan etnik grupları, özellikle de Taciklerin yönetimdeki ağırlığının artması İngilizler için kaygı verici bir gelişmeydi. Böyle bir yapılanma, benzer etnik gruplara sahip olan Sovyetler Birliģi’nin bölgedeki etkinliğini attırabilirdi. Dolayısıyla Peştu grupların kontrolünde bir Afganistan, İngiliz çıkarları açısından, her zaman tercih edilmişti. İktidar için uygun aday ise hazırdı. Eski Harbiye Nazırı Nadir Han, Dürranilerin Muhammedzai grubundandı; Musahiban adlı etkin bir Peştu ailesinin üyesiydi ve devrik Kral Amanullah'ın da kuzeniydi. 1919-24 yılları arasında ordu komutanı olarak görev yapmış, daha sonra iki yıl süreyle Paris'te büyükelçi olarak bulunmuştu. Fazla zaman kaybedilmedi ve Beççe-i Saka’nın iktidara gelişinden iki ay sonra, Mart 1929'da, Nadir Han Hindistan'a getirildi. 22 Mart günü güneydeki Peştu kabilelerinin liderlerinin katıldığı bir Loya Jirga, yani, aşiretlerin ileri gelenlerinden oluşan ulusal meclis düzenlendi. Loya Jirga, Beççe-i Saka’nın iktidarının meşru olmadığına karar verdi. Böylece güneydeki kabilelerin ve daha da önemlisi İngiliz Hükümeti'nin desteğini arkasına alan Nadir Han'ın önü açılmış oluyordu. Nadir Han, kendisini destekleyen kuvvetlerle birlikte Hayber geçidinden geçerek Afganistan'a girdi ve Kabil'e doğru ilerlemeye başladı. Bu arada Kâbil'deki İngiltere büyükelçisi, İngiliz misyonunun Afganistan'ı terk edeceğini ve İngiliz uçaklarının seferlerini durduracağını bildirmişti. Bunun üzerine Fransız, Alman ve İtalyan misyonları da Afganistan'ı terk ettiler.
Beççe-i Saka olayı ve Türkistanlılar Kendisini Afgan Kralı ilan eden Amanullah Han, İtalya Hükümeti’nin daveti üzerine, 1927 yılı Aralık ayından itibaren, büyük bir Avrupa turuna çıktı. Sovyetler Birliği de dâhil olmak üzere, birçok Avrupa ülkesini dolaştı . Özellikle Türkiye ziyareti sırasında, Mustafa Kemal Atatürk'ün yaptığı reformlardan
24 Mart 1929
İster var olsunlar ister var olmasınlar, biz tanrıların kölesiyiz.
TÜRKİYE’DE LAİKLİK
Bülent Daver’in de ifade ettiği gibi Atatürk inkılâbıyla birlikte Türkiye'de din ve vicdan hürriyeti konusunda yeni bir yaklaşım gelmiştir. Gerçekten de laiklik anlayışı, Türkiye'nin özel şartlarından doğmuştur. Batının laikliğe geçişinden ayrı bir farklılık gösterir. İslam dünyası açısından ele alınırsa, Hz. Muhammed'in devlet başkanlığından,
Reklam
24 Mart 1929 İster var olsunlar ister var olmasınlar, biz tanrıların kölesiyiz.
NATO'ya giriş ve TKP tevkifatı Cem Eroğul, 1950'ler Türkiye'sinde NATO üyeliğinin milli bir mesele olarak görüldüğünü ve üyeliğe kabulün ne kadar büyük bir sevinçle karşılandığını şöyle anlatır: Bürokrasiden basına, siyaset adamlarından şartlanmış kamuoyuna kadar, memleketin belli başlı çevreleri ve onların ideolojisini güdenler misli
16 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.